MÜGE ÇEVİK(İHA) –
Fransa'nın, Cezayir'de yaptığı soykırımın hesabını henüz vermediğini de vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Açık açık ifade ediyorum. Fransa, 1915 olaylarında, kendi rolünü, kendi teşvik edici, kışkırtıcı tavrını; çetelere sağladığı lojistik desteği sorgulamış değil. Ruanda'da, Cezayir'de, Afrika'nın kaynaklarının talan edilmesinde başrol oynayan Fransa Hükümetleri, aynı şekilde, 1915 hadiselerinde de başrol oynamıştır. Bunlar, bizim arşivlerimizde, bizim arşiv belgelerimizde çok açık şekilde kaydedilmiştir. Dönemin Fransa büyükelçisinin, konsoloslarının, viskonsoloslarının, Van'ın, Muş'un, Erzurum'un dağlarında, her türlü yöntemle kışkırtmalar yaptıkları tek tek belgelerle kayıt altına
alınmıştır ve arşivlerde de bulunmaktadır. Biz, devlet olarak, millet olarak, bu tür oldubittilere, bu tür art niyetli ve ayrımcı tavırlara karşı asla boynumuzu bükmeyiz. Türkiye büyük bir devlettir, bu millet, aziz ve asil bir millettir.”dedi.
ULUSA SESLENİŞ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'de hiç kimsenin keyfi olarak, hukuka aykırı şekilde gözaltına alınmadığını belirterek, "Belgelere, bilgilere, toplanan delillere bakmaksızın, iddiaları göz ardı ederek, daha sorgulama aşamasında, daha yargılama süreci tamamlanmadan, tutuklamaları, gözaltıları eleştirmek, buradan demokrasi adına bir takım yorumlarda bulunmak, adil olmadığı gibi, insani de, vicdani de değildir" dedi.
Başbakan Erdoğan, 2011 yılının son Ulusa Sesleniş programında halka seslendi. Hüznüyle, sevinciyle, 2011 yılına artık veda edildiğini, büyük umutlarla ve büyük heyecanlarla 2012 yılının karşılandığını belirten Erdoğan, "2012 yılının, aziz milletimize, ülkemize, tüm insanlığa huzur, barış, bereket ve hayırlar getirmesini Allah'tan temenni ediyorum. 2012 yılının, her bir vatandaşımız için, hayallerin gerçeğe dönüştüğü, ayrılıkların son bulduğu, küslüklerin, husumetlerin kaybolduğu, sağlık ve afiyet dolubir yıl olmasını diliyorum. Aynı şekilde, 2012'nin, bölgemizde ve dünyamızda artık çatışmaların dindiği, savaşların sona erdiği, yoksulluğun eridiği ve barışın, muhabbetin, kucaklaşmanın egemen olduğu bir sene olmasını yürekten arzuluyorum" dedi.
VEFA BORCU
Bu Ulusa Sesleniş programı vesilesiyle, vatandaşlarına olan bir vefa borcunu dile getirmek istediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, 26 Kasım'da bir operasyon geçirdiğini hatırlattı. Doktorların tavsiyeleri doğrultusunda bir süre istirahat ettiğini ve artık işinin başına döndüğünü ve rutin programlarını yürütmeye başladığını kaydeden Erdoğan, "Ameliyat ve sonrasında, telefon, telgraf, e posta yoluyla, bizzat evimin önüne gelerek veya sair şekillerde geçmiş olsun mesajlarını ileten tüm dostlarıma,
kardeşlerime, vatandaşlarıma, milletime en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Yurtdışından, komşu, dost, kardeş ülkelerden, o ülkelerin vatandaşlarından gelen sıhhat temennileri için ayrıca teşekkür ediyorum. Özellikle, bizlerden hayır dualarını eksik etmeyen, dualarıyla, temennileriyle, gönülden muhabbetleriyle bizlere samimi hissiyatlarını ileten herkese de aynı şekilde şükran ve minnet duygularımı ifade etmek istiyorum" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin son 9 yılda elde ettiği başarılar, rekorlar, tarihi seviyelerin; istikrar, güven, huzur ve kardeşlik ortamının tabii bir neticesi olduğunu belirten Erdoğan, demokratikleşme alanında attıkları adımların, dış politikadaki aktif tavrın, içerde istikrarı, güveni, güvenliği huzur ve kardeşliği pekiştirmek için gayretlerin Türkiye'yi bu noktalara taşıdığını kaydetti.
"BEYHUDE BEKLERLER"
"Şunu herkes bilmelidir ki, aktif dış politikadan, barışçı dış politika anlayışından vazgeçmek, geriye gitmek, hiç kuşkusuz Türkiye'yi, ekonomiyi, istikrar ve güveni geriye götürecektir" diyen Erdoğan, aynı şekilde, demokratikleşme adımlarından, demokratik haklardan, özgürlüklerden geriye gitmenin, reformları yavaşlatmanın da Türkiye'yi geriye götüreceğini, millete haksızlık olacağını söyledi.
Hükümet olarak, ne dış politikadaki barış odaklı tavırlarından, ne de ülke içindeki demokratikleşme adımlarından asla taviz vermeyeceklerini, asla geri adım atmayacaklarını vurgulayan Erdoğan, "Dış politikada çözüm odaklı politikalardan, çözümsüzlük odaklı politikalara geçmek, biz biliyoruz ki, kendi kendisine zarar vermek, kendi ayağına kurşun sıkmaktır. Aynı şekilde, demokratikleşme adımlarından, ya da özgürlüklerden geri adım atmak da ülkeye, millete, en başta kendimize yapılmış aleni bir haksızlıkolur. Bizden, böyle bir tavır, böyle bir yavaşlama, bir geri adım bekleyenler, 9 yıldır olduğu gibi bundan sonra da beyhude beklerler" dedi.
TERÖRLE MÜCADELE
Başbakan Erdoğan, terörle mücadelenin, hak ve özgürlükler ile güvenlik arasındaki denge en hassas şekilde muhafaza edilerek yürütülmekte olduğuna vurgu yaparak, şunları kaydetti:
"Hiç kimse, ama hiç kimse, keyfi olarak, hukuka aykırı şekilde gözaltına alınmıyor. Hukukun en temel ilkeleri hassas şekilde gözetiliyor, Anayasaya, yasalara, evrensel normlara uygun şekilde bir süreç işletiliyor. Güvenlik güçlerimiz şehit edilirken, belediye otobüslerinde masum kızlarımız yakılarak katledilirken, sokakta, çocuklarının gözü önünde anneler, annelerin karnında doğmamış bebekler şehit edilirken, hiç kimse bizden durup seyretmemizi bekleyemez. Devlete paralel örgütlenmeler, alternatifmahkemeler kurulurken, vergi adı altında haraç toplanırken, belediyelere, millete hizmet üretilmesi için gönderilen paralar terör örgütüne aktarılırken, hiç kimse bizden sessiz kalmamızı bekleyemez. Terörün, yani eli kanlı katillerin propagandasını yapanlara, onların cinayet işlemelerini kolaylaştıranlara, onların daha fazla cinayet işleyebilmeleri için lojistik destek sağlayanlara karşı tepkisiz kalmamız beklenemez."
"YARGILAMA BİTMEDEN, TUTUKLAMALARI ELEŞTİRMEK VİCDANİ DEĞİL"
Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu ve hukukun verdiği güçle, yetkiyle, hukuksuzlukla mücadele etmenin de bu milletin en tabii hakkı olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Belgelere, bilgilere, toplanan delillere bakmaksızın, iddiaları göz ardı ederek, daha sorgulama aşamasında, daha yargılama süreci tamamlanmadan, tutuklamaları, gözaltıları eleştirmek, buradan demokrasi adına bir takım yorumlarda bulunmak, adil olmadığı gibi, insani de, vicdani de değildir. Ne yazık ki, bazı çevreler, bu ülkedeki her hadiseyi bir şekilde istismar için bir fırsat olarak değerlendirme yanlışı içindedir. Bu yanlışta da ısrar ediyorlar. Ne yazık ki, gençler, çocuklar, terörist cenazeleri;
şehitlerimiz; annelerin, babaların hissiyatı; yargının tasarrufları, güvenlik güçlerinin operasyonları birer istismar aracı olarak kullanılıyor, zihinler bulandırılmak isteniyor. Biz bunlara asla fırsat tanımayacak, bunların istismarına da mahal oluşmaması için azami hassasiyetle yolumuza devam edeceğiz."
OLDU BİTTİLERE BOYNUMUZU BÜKMEYİZ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Ulusal Meclisi'nde kabul edilen sözde Ermeni soykırımını reddetmeyi suç sayan yasayla ilgili olarak, "Biz, devlet olarak, millet olarak, bu tür oldu bittilere, bu tür art niyetli ve ayrımcı tavırlara karşı asla boynumuzu bükmeyiz. Türkiye büyük bir devlettir, bu millet, aziz ve asil bir millettir. Bize, tarihimize, bizim değerlerimize karşı, seçim kazanma hırsıyla yapılmış bu basit ve gayri ciddi girişimlere, biz kararlılıkla ve ciddiyetle karşı dururuz ve duruyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan, 2011 yılının son Ulusa Sesleniş programında halka seslendi. Konuşmasında Fransa Ulusal Meclisi'nde kabul edilen sözde ermeni soykırımını reddetmeyi suç sayan yasaya değinen Erdoğan, tarihte yaşanmış, iki halk arasında, karşılıklı olarak yaşanmış acı hadiselerin, Fransa'da bir kez daha istismar edildiğini, çarpıtıldığını, iç politikaya malzeme yapıldığını kaydetti.
ERDOĞAN’IN VURGULARI
Üstelik tarihte yaşanmış hadiselerin, Türkiye'nin de son derece hassas olduğu bir mevzunun, 577 sandalyeli Fransa Ulusal Meclisi'nde, yüzde 10'u bile bulmayan bir katılımla oylanması ve karara bağlanmasının, meselenin ele alınışındaki ciddiyetsizliği ve ne denli sulandırılmış bir oylama olduğunu ortaya koyması bakımından çok önemli olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bakın biz her fırsatta, son derece samimi bir şekilde şunu söylüyoruz: Gelin diyoruz, 1915 yılında yaşanan hadiseleri, belgeler, arşivler, bilimsel araştırmalar ışığında konuşalım, tartışalım, aydınlatalım diyoruz. Biz bütün arşivlerimizi açıyoruz. Varsa Ermenistan da açsın. Üçüncü ülkelerde varsa onlar da açsınlar ve hukukçuları, siyaset bilimcilerini, tarihçileri çalıştıralım ve bu belgeler üzerinde çalışsınlar, gerçeğe böyle ulaşalım. Bu tarihçilerin işi. Parlamentolarda hiç bir zaman tarih yazılmaz.
Bu çağrımızı her zeminde, her platformda hem samimi, hem cesur şekilde dile getiriyoruz. Biz, tarihimizle yüzleşiriz ve yüzleşiyoruz da. Tarihimizdeki her olayın, her hadisenin enine boyuna araştırılmasını, incelenmesini, gerçeklerin açığa çıkmasını her fırsatta teşvik ediyoruz. Ancak, tarihimizin, üçüncü ülkeler tarafından iç politika malzemesi yapılması, çarpıtılması, seçim kazanma uğruna istismar edilmesi karşısında da haklı ve hukuki tepkimizi de yine cesaretle ortaya koyuyoruz ve koyarız. Hiç kimsenin, seçim kazanma uğruna, popülizm amaçlı olarak, Türkiye üzerinden istismar siyasetine girişmesini kabul edemeyiz. Fransa'da alınan karar, Türkiye'ye yapılmış bir haksızlık ve yanlışlık olduğu kadar, bizzat Fransa'ya, bizzat, Fransa halkına da yapılmış bir yanlışlıktır ve haksızlıktır. Burada benim bu ifadelerim asla ve asla Fransız halkına değildir, tamamıyla Fransız yönetiminedir. Fransa Ulusal Meclisi, aldığı bu kararla, Fransız İhtilali'nın, Fransa'nın, Avrupa'nın değerlerini ayaklar altına almış, ifade özgürlüğüne ağır darbe vurmuş, maalesef ırkçılık, ayrımcılık ve islamofobia noktasında tarihe kara bir leke sürmüştür."
"FRANSA 1915 OLAYLARINDA BAŞROL OYNAMIŞTIR"
Fransa Ulusal Meclisi'nin önünde, doğrudan doğruya kendisini ilgilendiren, doğrudan doğruya Fransa hükümetlerini ilgilendiren çok sayıda karanlık dosya bulunduğunu ifade eden Erdoğan, örneğin Fransa'nın, Ruanda'da yaşananları, orada 800 bin masum insanın ölümündeki rolünü henüz bütün boyutlarıyla aydınlığa kavuşturmadığını söyledi.
CEZAYİR SOYKIRIMI
Fransa'nın, Cezayir'de yaptığı soykırımın hesabını henüz vermediğini de vurgulayan Erdoğan, "Açık açık ifade ediyorum. Fransa, 1915 olaylarında, kendi rolünü, kendi teşvik edici, kışkırtıcı tavrını; çetelere sağladığı lojistik desteği sorgulamış değil. Ruanda'da, Cezayir'de, Afrika'nın kaynaklarının talan edilmesinde başrol oynayan Fransa Hükümetleri, aynı şekilde, 1915 hadiselerinde de başrol oynamıştır. Bunlar, bizim arşivlerimizde, bizim arşiv belgelerimizde çok açık şekilde kaydedilmiştir. Dönemin Fransa büyükelçisinin, konsoloslarının, viskonsoloslarının, Van'ın, Muş'un, Erzurum'un dağlarında, her türlü yöntemle kışkırtmalar yaptıkları tek tek belgelerle kayıt altına
alınmıştır ve arşivlerde de bulunmaktadır. Biz, devlet olarak, millet olarak, bu tür oldubittilere, bu tür art niyetli ve ayrımcı tavırlara karşı asla boynumuzu bükmeyiz. Türkiye büyük bir devlettir, bu millet, aziz ve asil bir millettir. Bize, tarihimize, bizim değerlerimize karşı, seçim kazanma hırsıyla yapılmış bu basit ve gayri ciddi girişimlere, biz kararlılıkla ve ciddiyetle karşı dururuz ve duruyoruz" diye konuştu.
Fransa'da alınan bu kararın ertesinde, Türkiye'nin de bazı kararlar açıkladığını ve uygulamaya başladığını hatırlatan Erdoğan, yasa teklifinin Fransa'daki seyrine göre, önlemleri etap etap açıklayacaklarını ve kararlılıkla da uygulayacaklarını kaydetti.
TARİH ÇARPITILAMAZ
"Biz hiçbir şeyin üzerini örtme niyetinde değiliz. Biz, tarihin aydınlatılmasına değil, tarihin çarpıtılmasına karşıyız" diyen Erdoğan, parlamentolarda alınan her kararın, tarihin aydınlatılmasını geciktirecek, 1915 olaylarının iç yüzünün ortaya çıkmasına, bu hadiselerin bilimsel şekilde tartışılmasına engel teşkil edeceğini söyledi. Türkiye olarak, Hükümet olarak, bu kampanyaları, bu haksız itham ve iddiaları tek tek takip etiklerini, diplomatik girişimleri yoğun şekilde sürdürdüklerini belirten Erdoğan, aynı şekilde bilimsel çalışmaları da teşvik ederek, tarihi çarpıtanlara karşı; belgelerle, delillerle cevap verdiklerini söyledi. Erdoğan, bu yöndeki girişimleri de artık yoğunlaştırarak sürdüreceklerine işaret etti.
FRANSA’YA TEPKİ
Başbakan Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı ve Ulusal Meclis'teki kararı alan milletvekillerinin ırkçı, ayrımcı, Türkiye ve İslam karşıtı tavırlarını, her zeminde, her platformda dile getireceklerini belirterek, "1915 olaylarını aydınlatmak için çaba harcadığımız kadar, bu hadiseleri istismar edenleri, bu hadiseler üzerinden politik çıkar sağlamaya çalışanları da cesaretle deşifre edeceğiz. Bu tür girişimler, Türkiye'nin büyümesini, bölgesinde, dünyada, medeniyetleri kucaklaştıran, barışı güçlü şekilde savunan bir ülke olarak ilerlemesini asla engelleyemeyecektir" diye konuştu.