DERYA YETİM (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Muhsin kardeşimin eksikliği şu günlerde çok daha derin şekilde hissediliyor” dedi. Partisinin TBMM Grubu’nda konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasının başında 4 yıl önce hayatını kaybeden Muhsin Yazıcıoğlu’nu anarak başladı. Yazıcıoğlu’nun eksikliğinin şu günlerde daha da fazla hissedildiğinin altını çizen Başbakan Erdoğan, “Göksun ilçesi yakınlarında helikopterinin düşmesi sonucu kaybettiğimiz Muhsin Yazıcıoğlu kardeşimi hasretle anıyorum. Türk siyasi hayatının inancıyla, dava adamlığıyla, üslubuyla, çilekeş, örnek şahsiyetlerinden birisi olan Muhsin kardeşimin eksikliği şu günlerde çok daha derin şekilde hissediliyor. Ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum” diye konuştu.
AK PARTİ GRUP TOPLANTISI
TBMM AK Parti Grubu’nda konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mavi Marmara gemisine yapılan İsrail saldırısının ardından yaşanan süreci hatırlattı. İsrail ile Türkiye’nin ilişkilerinin normale dönmesi için araya çok sayıda ülke ve devlet adamının girdiğini de söyleyen Başbakan Erdoğan, “22 Mayıs 2010'de Gazze’ye insani yardım ulaştırmak için, abluka altındaki Gazze’ye yardım malzemesini ulaştırmak gayesinde olan Mavi Marmara gemisi Türkiye’den yola çıktı. Bu insanların içinden 36 ayrı ülkeden insanlar vardı. 31 Mayıs’ta uluslararası sularda İsrail Devleti’nin güvenlik birimlerinin saldırısına uğradı ve 9 kişi burada şehit olmak suretiyle hayatını kaybetti. Arkadaşlarımız İsrail’e gittiler, yaralılarımızın hepsini ambulans uçakla alarak Türkiye’ye ulaştırdık. Olayı tam bir kararlılık içinde takip ettik. Mavi Marmara’ya yapılan saldırının ardından belki İsrail’in farklı hesapları vardı, belki bununda unutulacağını zannediyorlar, belki bununda üstünün örtüleceğini zannediyorlardı. İsrail bu sefer farklı bir yapıyla karşılaştı. Bu katliam karşısında biz susmadık. 3 şart yerine gelmediği sürece bu konuda bizden olumlu bir adımın beklenmemesi gerektiğini söyledik. Onlarında çok ileri gelenleri oldu, onları devreye soktular. Bir, özür, iki, tazminat, üç, Filistin’e ambargonun kaldırılması. Özür kelimesi yerine ‘üzüntü duyduk, üzüntü verici' kullansak olmaz mı dediler. Hayır, kesinlikle özür. Bu olmadığı taktirde olmaz. ‘Tazminatı kabul edelim, onda mutabıkız ama diğer ikisi olmasın’ dediler, olmaz dedik. ‘3’te 3 olacak’ dedik. 3 şart yerine getirilmediği taktirde İlişkilerin farklı bir noktaya gelmeyeceğini, iyileşme bir yana bunun değerlendirmeye dahi alınamayacağını uluslararası her platformda dile getirdik” diye konuştu.
ÖZÜR SÜRECİ
Özür sürecinde Obama ve Netanyahu ile aralarında geçen telefon konuşması ve özür sürecini anlatan Başbakan Erdoğan, “İsrail’den ayrılırken Sayın Obama, Netanyahu ile birlikte beni telefonla aradılar, Kendisi ile görüştük, ardından Netanyahu ile görüştük. Sonra tekrar Obama ile bu süreci bir teyit ettik. Obama’nın şahitliğinde bu görüşmeyi gerçekleştirerek bu işi bu şekilde bitirdik. Ardından Amerika açıklamasını yaptı, ardından İsrail açıklamasını yaptı, hepsi yazılı metinlerde, aynı zamanda telefon kayıtlarımızda, ardından biz açıklamamızı yaptık. Çünkü, eşeği sağlam kazığa bağlayacağız sonra Allah’a emanet edeceğiz. Netanyahu Mavi Marmara olayından dolayı Türkiye’den özür dilediğini, şehitlerin ailelerine tazminat ödenmesi konusunda hükümetine talimat verdiğini, Filistin’e ambargonun kaldırılması için çalışmaların başlatılacağını ifade etti. Bende ülkem ve milletim ve şehitlerimiz adına bu özrü kabul ettiğimizi, tazminatı ve ambargonun kaldırılmasının takipçisi olacağımızı söyledim. İnşallah kısa bir zaman içinde Nisan ayı içinde olabilir, bir Filistin, Gazze, Batı Şeria’ya bir ziyaret ile birlikte kendilerinin de ifadesi ile buradaki ambargonun ne durmada olduğunu yerinde görme fırsatımız olur. TİKA ile orada yaptığımız hizmetler var, bunları artırarak devam edeceğiz. Gazze’nin yeniden imarı konusunda, yaşanan insani sorunların aşılması konusunda, Filistin sorunun arzu edilen şekilde çözülmesi noktasında Türkiye elinden gelen katkıyı yapmaya devam edecek. Bundan sonra bu telefon görüşmesiyle verilen sözlerin tutulup tutulmadığını, yeni uygulamalara bakmak suretiyle takip edeceğiz. Sürece göre Türkiye olarak tavrımızı belirleyecek, tutumumuzu netleştirecek, adımlarımızı ona göre atacağız. Bu özür, bu adımlar Mavi Marmara gemisindeki katledilen şehitlerimizi geri getirmeyecek, bu özür Filistin’de 10 yıllardır uygulanan insanlık dışı muameleyi telafi etmeyecek, şehitlerini geri getirmeyecek, ancak şehitlerimizin hatırası için bu özrün son derece önemli olduğuna inanıyor, şehitlerin kanının böylece yerde kalmadığını vurgulamak istiyorum” şeklinde konuştu.
MUHALEFETE ELEŞTİRİ
Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Bursa mitinginde 'Vur de vuralım, öl de ölelim' sloganlarına, 'Onun da zamanı gelecek' karşılığını veren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye sert tepki gösterdi. Erdoğan, “MHP Genel Başkanı’nın kalabalığın gazına gelip, böyle sorumsuzca bir dil kullanması bir talihsizliktir. MHP Genel Başkanı’nın kullandığı bu dil, 1980 öncesinde öldürülen, 1980 sonrasında idam edilen gençlerin hatıralarına açık şekilde saygısızlıktır” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’de AK Parti Grubu’nda yaptığı konuşmada MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Bursa mitingindeki konuşmalarına değindi. Türkiye’nin huzura doğru ilerlemesinden MHP’nin son derece rahatsız olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, “Kalabalıktan bir grup bir slogan atıyor, ‘vur de vuralım, öl de ölelim’ Bu genel başkan da çıkıyor son derece sorumsuz bir şekilde ‘merak etmeyin onunda zamanı gelecek’ diyor. Bir siyasi sorumluluk taşıyan insana böyle bir ifade yakışır mı? ‘Senin teröristin kötü, benim teröristim iyi’ mantığıdır bu mantık. Kime vuruyorsun, kimi vuruyorsun? ‘Zamanı gelecek’ dediğin zaman bununla neyi ifade ediyorsun? Bu ülkenin karşılıklı bir öz güvene, karşılıklı bir dayanışmaya, huzur içinde, barış içinde yaşamaya ihtiyacı varken, sen ‘vurmanın da öldürmenin de zamanı gelecek’ diye böyle bir ifadeyi kullanıyorsun. Geçmişte, daha önceki mensubu olduğum partide bu tür sloganlar atan oldu, bende ‘bizim kitabımızda ne vurmak ne öldürmek yok’ der ön keserdim. Çünkü biz vurmaya, öldürmeye değil, biz hayat vermeye geldik. Bizim anlayışımız bu. AK Parti olarak ne gençlik kollarımız ki, gençlik kollarımızın üye sayısı 2 milyon civarındadır, biz onlara hiçbir zaman teröre çanak tutacak bir mesaj vermedik” diye konuştu.
Açıklamayı talihsizlik olarak nitelendiren Erdoğan, “MHP Genel Başkanı’nın kalabalığın gazına gelip, böyle sorumsuzca bir dil kullanması bir talihsizliktir. MHP Genel Başkanı’nın kullandığı bu dil, 1980 öncesinde öldürülen, 1980 sonrasında idam edilen gençlerin hatıralarına açık şekilde saygısızlıktır. Bu dil, bu tavır, bu siyaset Türkiye’nin ve milletimizin asla hayrına değildir. Kışkırtan, tahrik eden, ayrıştıran bir dil Türkiye’ye hizmet etmez, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne hizmet etmez. MHP Genel Başkanı çatışmadan beslenen, öfkenin, nefretin, kırıp dökmenin, bölüp parçalamanın dilinden beslenen bir siyaset izliyor. MHP Genel Başkanı yaşatmanın değil, ölmenin ve öldürmenin istismarından beslenen bir dil kullanıyor. Bunun sebebi çok açık, bu ülkede terör biterse MHP’yi istismar alanı kalmayacaktır. Bu ülkede acılar sona ererse MHP’ye kullanacak dil kalmayacak. Ay yıldızlı bayrağa sarılı şehit cenazeleri gelmezse MHP’ye slogan atma zemini kalmayacak. Bunu bildikleri için, altlarındaki zemin hızla kaydığı için, Türkiye huzura doğru ilerlediği için MHP son derece huzursuz” şeklinde konuştu.
- "(CHP) BUNLARDAN MAHÇUBİYET BEKLEMEYİN, BUNLARDAN ÖZÜR BEKLEMEYİN; İSRAİL ÖZÜR DİLEDİ VE ÖZÜR DİLER AMA CHP ÖZÜR DİLEMEZ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mavi Marmara ile ilgili olarak İsrail'in Türkiye'den özür dilediğini fakat hükümete sert eleştirilerde bulunan CHP'nin özür dilemediğini belirterek, "Bunların tarihinde hatasını kabul etmek, özür dilemek yoktur. Ama pişkinlik ziyadesiyle vardır, pişmanlık yoktur" dedi.
İsrail'in Türkiye'den özür dilediği sürece ilişkin uzun uzun açıklamalarda bulunan Başbakan Erdoğan, daha sonra ise Filistinli Gazeteci Vaddah Hanfer'in İstanbul'da bir programda yaptığı sözlerini hatırlattı. Hanfer'in "Çanakkale Zaferi ne kadar sizin zaferinizse, o kadar da Filistin'in zaferidir. Siz Çanakkale ruhuna ne kadar sahip çıkıyorsanız, biz de Çanakkale ruhuna o kadar sahip çıkıyoruz" şeklindeki sözlerini okuyan Başbakan Erdoğan, "İşte değerli arkadaşlarım bizim Filistinle bağımızın, bağlantımızın altında bu var. Çanakkale ruhu var. Yavuz Sultan Selim nasıl Filistin'e sahip çıktıysa, Sultan İkinci Abdülhamid nasıl Filistin'e sahip çıktıysa, kuruluşundan itibaren Türkiye Cumhuriyeti nasıl Filistin'e sahip çıktıysa biz de aynı anlayışla, aynı ruhla, aynı mana ile Filistin'e sahip çıkıyoruz ve çıkmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
"HALİD MEŞAL'İ ARADIM"
Başbakan Erdoğan'ın İsrail'in Türkiye'den özür dilemesine ilişkin olarak bir detayı da paylaştı. Erdoğan, İsrail'in Türkiye'den özür dilemesinin ardından Hamas Lideri Halid Meşal'i aradığını söyleyerek şunları kaydetti:
"Bütün bu olaylardan sonra Hamas Siyasi Lideri Halid Meşal'i aradım. Kendisini bilgilendirdim. Çok duygulandığını, çok sevindiğini, Filistin'in, Gazze'nin de aynı şekilde duygulandığını bana ifade etti. O görüşmede kendisine de şunu söyledim; ilk fırsatta inşallah Gazze'yi ziyaret edeceğimi, Gazze ile tüm Gazzelilerle kucaklaşacağımı ifade ettim. İnşallah bu sözümüzü de tutacak, en kısa sürede Gazze'ye gidecek, mazlum Gazzeli kardeşlerimizle orada kucaklaşacağım."
"İSRAİL ÖZÜR DİLEDİ, CHP ÖZÜR DİLEMEZ"
Başbakan Erdoğan, İsrail'in Türkiye'den özür dilediğini fakat CHP'nin ise haksız eleştirilerinin ardından kendilerinden özür dilemediğine vurgu yaparak CHP'ye yüklendi. "Biz isterdik ki böyle bir meselede muhalefet de ülkenin ve milletin yanında olsun" diyen Başbakan Erdoğan, "Biz isterdik ki böyle bir milli meselede muhalefet de bizim yanımızda yerini alsın. Biz isterdik ki bizi değil, Türkiye'yi hedef alan böyle bir saldırı karşısında muhalefet de dik dursun, mertçe cesur bir duruş sergilesin. Ama ne yazık ki muhalefetten bunu göremedik. Gerek saldırı esnasında gerek saldırı sonrasında başta CHP olmak üzere muhalefet ülkesinin, milletinin yanında durmak yerine gitti saldırganların yanında saf tuttu. Saldırganların diliyle, saldırganların ağzıyla bize var gücüyle saldırdı" diye konuştu. CHP'nin Mavi Marmara saldırısı sonrasındaki tavrını hatırlatan ve sert eleştirilerde bulunan Başbakan Erdoğan şunları söyledi;
"Ne dedi CHP Genel Başkanı 'biz olsaydık Mavi Marmarayı göndermezdik' dedi. İsrail çıktı 'bu sonucu Mavi Marmara yarattı' dedi. CHP Genel Başkanı çıktı aynı kelimelerle, adeta bir papağan edasıyla İsrail ile aynı kelimeleri kullanarak 'bu sonucu Mavi Marmara yarattı' dedi. Hepsi bunların kayıtlarda belgesi mevcut. Biz İsrail'e Tevrat'tan 'öldürmeyeceksin' emrini hatırlattığımızda, buna Telaviv cevap vereceğine çıktı CHP Genel Başkanı İsrail'in sözcüsü gibi buna cevap verdi, dış politikamızı aşağıladılar. Bu olay sonrasındaki gelişmeleri dış politika tarihimizin en ağır hezimetlerinden biri olarak ilan ettiler. İsrail'in elinin güçlendiğini söylediler, 'elde var sıfır' dediler. 'Diplomatik garabet' dediler. Dışişleri Bakanımıza en ağır hakaretleri yaptılar. Gensoru önergeleri verdiler. Hiçbir zaman bizim yanımızda, Türkiye'nin yanında değil gittiler ne yazık ki İsrail'in yanında, saldırganların safında yer aldılar. Bugün nasıl Türkiye'ye karşı düşmanca eylemlerin içinde olan Suriye'nin kanlı rejimiyle aynı fotoğraf karesi içindelerse, o günde gittiler aynı şekilde İsrail ile o fotoğraf karesi içinde saf tuttular, yer aldılar.
Hiç şaşırmadım. Bunların dış politika çizgisi tarih boyunca hep bu olmuştur. Bunların dış politikadan anladığı susmaktır, boyun eğmektir, geri çekilmektir, görmezden gelmektir ve el pençe divan durmaktır. Bunların dış politikadan anladığı; kendi ülkelerinin düşmanlarıyla, halkına zulmeden zalimlerle aynı fotoğraf karesine girmektir. Açık açık söylüyorum. Değerli arkadaşlarım, ekranları başında bizi izleyen tüm kardeşlerime sesleniyorum. AK Parti'ye gönül verenlere, CHP'ye gönül verenlere, MHP'ye gönül verenlere, BDP'ye gönül verenlere tüm milletime sesleniyorum. Bunlardan mahçubiyet beklemeyin, bunlardan özür beklemeyin. İsrail özür diledi ve özür diler ama CHP özür dilemez.
Ben bir Başbakan olarak Dersim olayıyla ilgili, tarihte olan bir olayla ilgili özür diledim ama CHP'nin Genel Başkanı, kendi memleketinin insanlarıyla ilgili olarak kalkıp da bu konuda bir kelime duydunuz mu ağzından? Duyamazsınız, tam aksine o dönemin grup başkanvekili miydi, veya genel başkan yardımcısı mıydı bilemiyorum ismini de anmama gerek yok, yaptığı açıklamadan dolayı orada da sus pus oldu. Yine birşey söyleyemedi. Bunların tarihinde hatasını kabul etmek, özür dilemek yoktur. Ama pişkinlik ziyadesiyle vardır, pişmanlık yoktur."
"CHP DAVUTOĞLU İLE İLGİLİ YANLIŞ GENSORU VERDİ"
Başbakan Erdoğan, ağırlıklı olarak CHP'ye yüklendiği konuşmasında vatandaşın günlerdir CHP'den bir açıklama beklediğini söyleyerek, CHP'nin Davutoğlu hakkında verdiği gensorudaki bir detayı da paylaştır. Başbakan Erdoğan, CHP'nin Davutoğlu hakkında yanlış gensoru verdiğini söyleyerek, "Türkiye günlerdir CHP'nin bir açıklama yapmasını, tıpkı İsrail gibi özür dilemesini bekliyor. Ama onlar pişkinliğin zirvesine ulaştılar ve dün Dışişleri Bakanımız hakkında yine bir gensoru önergesi verdiler. Ama bu defa da adresi şaşırdılar. Enerjiyle alakalı bir konuda Dışişleri Bakanımız hakkında gensoru verdiler. Neyse adresi biz düzelteceğiz yine de o ayrı mesele. Dün sayın Davutoğlu'na 'yanlış gelmiş bu mektup' dedim. 'Mektubun asıl sahibi Enerji Bakanımız, Enerji Bakanımız gerekli cevabı Meclis'te onlara verir' dedim. Ve o şekilde bu yanlışı da düzeltmiş olalım" diye konuştu.
"İsrail'e sözcülük yaptılar mahçup oldular. Şimdi de Suriye'nin yanında duruyorlar ama sonunda yine mahçup olacaklar. Verdikleri son gensoru önergesiyle bunu yine çok açık net ortaya koydular. Yani Türkiye'ye vurmak için, dikkat edin bize değil, Türkiye'ye zarar vermek için atağa geçtiler. Orada da mahçup olacaklar ama hiç beklemeyin yüzleri hiç kızarmayacak.Türkiye'nin büyük bir devleti, aziz bir milleti var. Türkiye'nin büyük bir ekonomisi, güçlenen demokrasisi var. Türkiye'nin güçlü bir iktidarı var. Ama Türkiye'de Türkiye'ye ayak uyduramayan, Türkiye ile birlikte adım atamayan, hedefleri vizyonu paylaşamayan küçük bir muhalefet var. Talihsizlik burada zaten.
Türkiye'de son haftalarda yaşanan büyük değişimin muhalefeti de değiştirmesini gönülden arzu ediyorum. Şuanda 7 yaşındaki çocuktan 70 yaşındaki amcamıza, ninemize, İstanbul'daki, Diyarbakır'daki vatandaşımızdan Berlin'deki, Lahey'deki vatandaşımıza, Yemen'deki kardeşimizden Saraybosna'daki kardeşimize kadar herkes Türkiye ile gurur duyuyor. Türkiye ile övünüyor. Muhalefetin de bu kıvancı, bu iftiharı, bu sevinci paylaşmasını yürekten temenni ediyor, onları da büyük Türkiye'nin vizyonunu paylaşmaya davet ediyoruz."
"(AKİL ADAMLAR) EĞER BUNU KURMANIN KARARINI VERİRSEK, BUNUN KARARIN VERDİĞİMİZDE DE 780 BİN KİLOMETREKAREYİ KUŞATACAK BİR ADIM ATARIZ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Akiller Grubu kurulmasının kararını ancak kendilerinin verebileceğini, buradaki isimleri ancak kendilerinin seçebileceğine vurgu yaparak, "Eğer bunu kurmanın kararını verirsek, bunun kararın verdiğimizde de 780 bin kilometrekareyi kuşatacak bir adım atarız. Ve bu adımı attığımız zamanda onların bir yaptırım bir gücü değil; onlar bizim ancak bir müşavere heyetimiz olacak" diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'deki grup toplantısında yaptığı konuşmada çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İçeride ve dışarıda bazı kesimlerin terör örgütüne 'silah bırakma', 'terörden vazgeçme' şeklinde akıl verdiklerini söyleyerek, "Terörün bitmesi, Türkiye'ye bahar gelmesi karşısında adeta üzüntüden bunlar kahroluyorlar" dedi. AK Parti ve Adalet Bakanlığı'na yapılan saldırıların birer rol kapma amacıyla yapıldığına vurgu yapan Erdoğan, "Aşırı soldakilerle, aşırı sağdakiler de aynı gözyaşını döküyor, aynı üzüntüyü paylaşıyorlar. Birbirlirenden hiçbir farkı yok. Yaptıkları aynı. Onlar da terör biteceği için, şehit cenazeleri gelmeyeceği için, istismar bataklığı kurutulacağı için üzülüyor, göz yaşı döküyor ve çırpınıyorlar. Biz bu zavallıların gözyaşından hiç rahatsız değiliz. Anneler ağlamasın da, bu terör baronnları istedikleri kadar ağlasınlar" diye konuştu.
Türkiye'de 10 yıllardır sunu olarak sürekli bir düşman üretildiğini, irtica denilerek, bölücü denilerek sanal bir tehdit üretildiğini anlatan Başbakan Erdoğan, "Ne oldu, var mı böyle birşey, yok. Bölücülük dediler, ne oldu hepsi boş" dedi. Toplumu dizayn etmek için hangi korku gerekiyorsa onun topluma empoze edildiğini ifade eden Erdoğan, "Biz AK Parti olarak ne yaptık, biz milletle el ele verdik" şekilnde konuştu. Kendilerinin tüm suni tehditleri ortadan kaldırdıklarını anlatan Başbakan Erdoğan, çözüm sürecini istemeyenlerin tek sığınağının kaldığını onun da terör olduğunu belirtti. Terör sorunun çözülmesiyle bu kesimlerin tüm umutlarının suya düşeceğini ifade eden Erdoğan, "Hiç kusura bakmasınlar biz bu ülkede demokrasi açığını kapattık ve kapatıyoruz. Terör bataklığını inşallah kurutuyoruz. Türkiye'nin ayağındaki bu parangayı söküyor ve atıyoruz" diye konuştu.
"TERÖRE DESTEK VEREN ÜLKELERİ REZİL EDECEĞİZ"
Başbakan Erdoğan, DHKP-C operasyonlarının 'hukuksuz' olduğunu iddia eden muhalefete de sert sözlerle yüklendi. " 'Buralara yapıyan baskınlar hukuksuzdur' diyorlar. Ne olacaktı, seyir mi edilecekti?" diye konuşan Başbakan Erdoğan, "Siz bu ülkenin iktidar partisinin 200 metre mesafeden oraya lav silahıyla ateş açın, Adalet Bakanlığı'na el bombasıyla ateş açın, bunun karşısında devletin güvenlik güçleri sessiz sedasız dursun, 'iyi yapıyorsunuz' desin, alkışlasın. Yok böyle bir şey. Gereği neyse yapılacaktır" şeklinde konuştu.
AK Parti ve Adalet Bakanlığı'na saldırı gerçekleştiren DHKP-C terör örgütüne hangi ülkelerin destek verdiğini de uluslarası platformlarda belgeleriyle ortaya koyacaklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Dışarıda hangi ülkelerden besleniyorlarsa onların da üzerine gidiyoruz. Onların da üzerine gideceğiz. Onları da dünyaya bir defa rezil edeceğiz. Her türlü uluslararası toplantılarda onları da belgelerle dile getirmek suretiyle ifşa edeceğiz. 'Bakın diyeceğiz 'siz dünyada hak ve özgürlükleri savunmuyorsunuz. Siz demokrasinin lafını yapıyorsunuz. Ama ülkelerinizde özel kamplarda bunların yetişmesine çanak tutuyorsunuz. Adreslerine varıncaya kadar, resimleriyle, belgeleriyle bunları uluslararası toplantılarda ifşa edeceğiz. Kim nedir veya kim kimdir bunlar iyi bilinsin. Bizim hiç kimseden gizlediğimiz bir şey yok, gizli saklı yürüttüğümüz bir şüreç de yok. Hele hele meşruiyet zemininin dışına çıkacak, hukukun dışına çıkacak bir adım asla söz konusu bile değildir ve olamaz. Milletim bunu anlıyor, görüyor ve takdir ediyor. Anamuhalefet bunu dahi göremiyor, görmek istemiyor."
"AKİLLER GRUBU KARARINI VERDİĞİMİZDE, 780 BİN KİLOMETREKAREYİ KUŞATACAK ADIM ATARIZ"
Başbakan Erdoğan konuşmasının sonunda ise 'Akil Adamlar' konusuna da değindi. "Gazeteler tutturmuş bir Akil Adamlar gidiyor. Bizden böyle bir açıklama çıktı mı?" diye soran Başbakan Erdoğan, "Bize bir ara televizyonda sordular, 'böyle bir akiller grubu oluşturulabilir mi', 'oluşturabiliriz' dedik. Birileri de durumdan vazife çıkararak hemen 6-7 kişi topladılar, dolaşmaya başladılar. Ne yaptılar, ne ettiler durumdan vazife çıkardılar. Yaptılar. Ee şimdi tekrar yoğun bir şekilde bir kampanyadır gidiyor. Kimisi Akil Adamlar diyor, kimisi Akil İnsanlar diyor vesaire..." şeklinde konuştu. Akil Adamlar Komisyonu'nda kimlerin yer alacağına ancak kendilerinin karar verebileceğine dikkat çeken Erdoğan, "Ama biz bir adına Akiller mi deriz, Akil İnsanlar mı deriz, böyle bir çalışmayı eğer yapacaksak, böyle bir kararı vereceksek, bunun kararını biz veririz. Gazetelerin köşe yazarları veya medya bunun kararını veremez. Çünkü bu işin sorumlusu biziz, hesabını bunun biz vereceğiz. Onlar vermeyecek. Dolayısıyla biz de hesabını vereceğimiz bir işin altına bedenimizi zaten koyarız ve koyduk. Ve zaten bu süreci de böyle çalıştırıyoruz, böyle de çalıştıracağız. Ama sabırla siz bizi izlemeye devam edin" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan Akil Adamlar konusuyla ilgili olarak konuşmasını şöyle sürdürdü:
"En ideal bu toplumda karşılığı olan insanlar kimlerdir? Biz bunlara bakacağız eğer böyle bir adım atacaksak. Eğer karşılığı yoksa biz bu insanlarla niçin yola çıkalım? Bazı kuşkuları gidermek istiyorum onun için hemen söylüyorum. Belki Akiller veya Akil İnsanlar, birileri de Akil Adamlar diyor. Çünkü hanımlar da bu işe dahil olacağına göre Akil İnsanlar ifadesi daha şık düşer. Veya Akiller ifadesi daha şık düşer. Böyle bir şey düşünülebilir. Eğer bunu kurmanın kararını verirsek, bunun kararın verdiğimizde de 780 bin kilometrekareyi kuşatacak bir adım atarız. Ve bu adımı attığımız zamanda onların bir yaptırım bir gücü değil; onlar bizim ancak bir müşavere heyetimiz olacak. Ancak böyle bir görev için onlardan böyle bir destek alabiliriz. Ancak toplumun bu noktada algısın yönlendirme noktasında biz onlardan böyle bir destek alırız. Çünkü burada toplumun yanlış bir algılama süreci içerisine girmemesi lazım. Öyleyse böyle bir Akiller heyetine, bir Akil İnsanlar grubuna ihtiyacımız olabilir. Ve bunlardan da şüphesiz ki istifade etmek isteriz. Ve her kesimin burada olmasını da isteriz. Ve bu üst düzeyde belki bazı üst düzey STK'lar bu işin içerisinde temsilcileriyle bulunabilir. Bunun yanında gerçekten medyadan, üniversiteden bir çok kanaat önderlerinin de içinde bulunduğu böyle bir Akiller Grubu oluşabilir. Ama bütün bunların çalışma çerçevesine varıncaya kadar, ne gibi bir çerçevede bu işi yapacaklar. Bunu da yine kendileriyle görüşmek suretiyle böyle bir süreci başlatabiliriz. Ama bu grup bir karar mercii asla değildir. Ve burada biz hükümet olarak seçiçiyiz bunu da özellikle bilmenizi istiyorum. Ve büyük bir devlete düşen, yakışan da budur. Korkmadan, çekinmeden, tereddüt etmeden sorunların üzerine gidiyoruz. Ülkemizi, milletimizi daha da büyütüyoruz. İşte çevrede olanları görüyorsunuz. Ama hamdolsun ülkemiz emin adımlarla geleceğe yürüyor, büyük bir devletin büyük milleti olarak 76 milyonun rahat olmasını, huzur içinde olmasını bizim için çözüm için dua etmesini rica ediyorum. Bakın şurada bir ay içinde, iki ay içinde hava değişti. Güneydoğu'ya yatırım yapmak için şuanda lisans müracaatları biranda bire yirmi, bire otuz, bire kırk artmış vaziyette. Çünkü millet yatırım yapacak ama birşey bekliyor. Yani bu bölgede en fazla teşvik oraya var, teşvik var ama öbür taraftan da terör var diye yatırımcı girişimci tabi oraya gidemiyor. Ama bu rahatlama olduğu zaman, bu çözüm süreci hakikaten gerçekleştiği anda ben inanıyorum ki Güneydoğu olsun, Doğu olsun burada yatırımlarda çok ciddi bir patlama olacaktır ve istihdam noktasında çok ciddi bir boşluk süratle doldurulacaktır".
Konuşmasının ardından ise Başbakan Erdoğan'a Van şehit aileleri adına plaket ve bazı hediyeler takdim edildi.