Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Hınıs Emniyetinden örnek yaklaşım
Hınıs Emniyetinden örnek yaklaşım
Vali Çiftçi Jandarma komutanlarını ağırladı
Vali Çiftçi Jandarma komutanlarını ağırladı
Adnan Menderes’te kaza: 1 ölü
Adnan Menderes’te kaza: 1 ölü
Tekmanlı gençler masa tenisinde yarışıyor
Tekmanlı gençler masa tenisinde yarışıyor
GSİM’de proje gündemi
GSİM’de proje gündemi
HABERLER>TÜRKİYE
16 Temmuz 2013 Salı - 17:45

10 yıllık 'Sessiz Devrim' kitap oldu

Hükümetin son 2002-2012 yılları arasında gerçekleştirdiği reformlar "Sessiz Devrim" adıyla kitap haline getirildi.

10 yıllık  Sessiz Devrim  kitap oldu

AHMET TOPAL
ANKARA (İHA) - Hükümetin son 2002-2012 yılları arasında gerçekleştirdiği reformlar "Sessiz Devrim" adıyla kitap haline getirildi. Kitabın önsözünü yazan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İnanıyorum ki Türkiye gerekli değişim ve dönüşümü, gerekli reformları gerçekleştirdiği müddetçe bölgesinde çok daha önemli bir faktör haline gelecek, güçlü ekonomisi, ileri demokrasisi ve aktif dış politikasıyla dünyanın yükselen yıldızı olmayı sürdürecektir" dedi.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın daha önceden açıkladığı 'Sessiz Devrim' kitabı, basılarak AK Partili milletvekillerine dağıtıldı. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından hazırlanan 'Sessiz Devrim' isimli kitapta, Türkiye'nin 2002-2012 yıllarını kapsayan 'demokratik değişim ve dönüşüm envanteri' geniş şekilde yer alıyor. Toplamda 255 sayfa olan kitabın önsözünü ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yazdı. Kitabın 'Sunuş' bölümünde de Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın imzası yer alıyor. İki bölüm halinde hazırlanan kitabın ilk bölümünde 8 ana başlık yer alıyor. Bu başlıklar ise şöyle:
"Türkiye'nin Yakın Dönem Demokrasisi ve İnsan Hakları Serüveni", "Güvenlik Paradigmasının Değiştirilmesi", "Sivil Gözetim ve Denetim Alanında Atılan Adımlar", "İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Alanında Atılan Adımlar", "Yargı Reformu", "Kültürel Hakların Genişletilmesi ve Eğitim Alanının Demokratikleşmesi Alanında Atılan Adımlar", "Sosyo-Ekonomik Alanda Atılan Adımlar", “Yerel Yönetimlerin Güçlendirilmesi Alanında Atılan Adımlar."
İkinci bölüm olan son bölümde ise AK Parti'nin iktidara geldiği 2002'den 2013 yılına kadar dönemi kapsayan Türkiye'nin değişim ve dönüşüm envanteri yıllar itibariyle ayrı ayrı yer alıyor.
KİTABIN ÖNSÖZÜ BAŞBAKAN ERDOĞAN'DAN
Başbakan Erdoğan, kitabın önsözünde son 10 yılda millete ve ülkeye olan sevda ile her alanda çok büyük hizmetler, yatırımlar ve köklü reformlar gerçekleştirdiklerini belirterek, "Hiç şüphesiz 10 yıl içinde Türkiye'ye kazandırdığımız hizmetler arasında demokratik reformların ayrı ve özel bir yeri var. Türkiye'nin daha demokratik, daha özgür, daha müreffeh, huzurlu ve güvenli bir ülke olması için attığımız adımlar ülkemizin çehresini değiştirdi. Demokratikleşme adımları ekonomiyi, dış politikayı, sosyal hayatı doğrudan etkileyerek ülkenin her alanda güçlü şekilde büyümesine destek oldu" ifadelerini kullandı.
"Bizim köklü ve kadim geleneğimiz Şeyh Edebali'nin en güzel şekilde ifade ettiği, 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' ilkesi üzerine inşa edilmiştir" diyen Başbakan Erdoğan, "Devlet insan için vardır, insana hizmet için vardır. İnsanına değer vermeyen, insanını öteleyen, dışlayan, vatandaşları arasında ayrım yapan, kendini vatandaşına karşı koruma altına alan bir devlet hizmet üretemez, hakları güvence altına alamaz, ülkeyi büyütemez ve refahı tesis edemez. Devlet kendini halkının karşısında konumlandıran bir varlık değil, halkıyla var olmak zorunda olan, halkına hizmetle mükellef olan bir yapıdır" dedi.
10 yıllık süreçte devleti ve milleti kucaklaştırmak için çok büyük gayretleri olduğunu kaydeden Erdoğan, "Bu süreçte 'demokrasi ve kalkınma yerelde başlar' anlayışıyla yerel yönetim reformunu gerçekleştirdik" dedi.
"KALKINMA HAMLELERİMİZE PARALEL OLARAK DEV ADIMLAR ATTIK"
Kitabın önsözünde birçok alanda yapılan reformları anlatan Erdoğan, yargı alanındaki reformları da hatırlattı. Başbakan Erdoğan, kitabın önsözünde şunları yazdı:
"Bu süreçte kalkınma hamlelerimize paralel olarak terörle mücadele, demokratikleşme ve hukuk alanlarında her biri 'sessiz devrim' olarak adlandırılan dev adımlar attık. Ne güvenlikte, ne demokraside ve özgürlüklerden taviz verdik. Toplumsal barışı tesis etmek için ezber bozan bir yaklaşımı esas aldık. Ve yeni bir güvenlik paradigması gerçekleştirdik. Olağanüstü hal uygulamasına son verdik. Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ni ve Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırdık. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'nı kurduk. En önemlisi de 'Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci' adını verdiğimiz toplumsal barış girişimiyle bir zihniyet devrimini gerçekleştirdik. Bu devrimle kendi vatandaşını tehdit olarak gören devletçi yaklaşım yerine farklılıkları zenginlik olarak kabul eden, vatandaşı ve vatandaşa hizmeti esas alan bir anlayışı yürürlüğe koyduk. Farklı dil ve lehçelerin her düzeyde öğretilebilmesine, aynı şekilde farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda ve yayın yapabilmesine imkan sağladık. Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla anadillerinde görüşebilmesini mümkün hale getirdik. Vatandaşlarımızın kamu hizmetlerinden daha etkin yararlanabilmesi için farklı dil ve lehçelerde tercüman istihdamı sağladık. İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi alanında da günümüz dünyasında geçerli kriterleri esas alan düzenlemeler yaptık. Bu çerçevede işkenceye sıfır tolerans politikası izledik. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına dayalı olarak yargılamanın yenilenmesi yolunu açtık. Bilgi edinme hakkını getirdik, örgütlenme özgürlüğünü genişlettik, siyasi partilerin faaliyetlerini güvence altına aldık. Kamu Denetçiliği Kurumu'nu ve Türkiye İnsan Hakları Kurumu'nu kurduk. Kamu reformları kapsamında yargı alanında da çok önemli düzenlemeler yaptık. Yargıya hakim olan vesayetçi anlayışı yıkarak yerine çok daha sivil, çok daha özgürlükçü bir yapıyı tesis ettik. Güçlünün hukuku yerine hukukun gücü ilkesini yerleştirdik. Anayasa Mahkemesi'nin ve Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısını değiştirerek daha demokratik bir biçime dönüştürdük. Adil ve hızlı yargılama amacına yönelik iyileştirmenin yanı sıra Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkını getirdik. Müdahale dönemi eseri olan 1982 anayasasındaki vesayetçi maddelerin özünde ciddi değişiklikler yaparak halkımızın da desteğiyle demokrasi standartlarımızı daha da yükselttik."
"TÜRKİYE REFORMLARI GERÇEKLEŞTİRDİĞİNDE BÖLGESİNDE ÇOK DAHA ÖNEMLİ FAKTÖR HALİNE GELECEK"
Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısının değiştirilmesi, askeri yargının yetki alanının daraltılması, EMASYA Protokolü'nün kaldırılması, bazı kurum ve kuruluşlardaki askeri üye uygulamasına son verilmesi, Yüksek Askeri Şura kararlarına karşı yargı yolunun açılması, 12 Eylül darbecilerini yargılama yolunun açılması, TBMM bünyesinde araştırma komisyonlarının kurulması gibi sivilleşme alanında reformlar gerçekleştirdiklerini de belirtti. "Bütün bu köklü reformlar sivilleşme ve demokratikleşme hamleleri neticesinde çok daha güçlü, çok daha zengin, çok daha mamur, çok daha demokratik, çok daha özgür bir Türkiye inşa ettik" diyen Başbakan Erdoğan şöyle devam etti:
"Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi, çok daha etkin, çok daha itibarlı bir konuma ulaşabilmesi, yeniden büyük Türkiye için reformlarımızı kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. İnanıyorum ki Türkiye gerekli değişim ve dönüşümü, gerekli reformları gerçekleştirdiği müddetçe bölgesinde çok daha önemli bir faktör haline gelecek, güçlü ekonomisi, ileri demokrasisi ve aktif dış politikasıyla dünyanın yükselen yıldızı olmayı sürdürecektir. Elinizde bulunan bu kitapçık, 2002-2012 yılları arasında gerçekleştirdiğimiz ve 'sessiz devrimler' olarak addedilen köklü kamu reformlarımız hakkında bir envanter sunmaktadır. Bundan sonra ki reform süreci için bir yol haritası niteliği taşıyan bu önemli çalışmanın gelecek kuşaklar için önemli bir kaynak, önemli bir referans teşkil edeceğine inanıyorum. Bu vesileyle reformların hazırlanmasında ve uygulanmasında emeği geçen tüm kurumlara ve kişilere en içten şükranlarımı sunuyorum. Aynı şekilde bu kitapçığın hazırlanmasına katkı sağlayan tüm kurum ve kişileri de kutluyorum. "
"KENDİMİZE HAKSIZLIK ETMEYELİM, TÜRKİYE ÇOK YOL ALDI"
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ise, kitabın 'Sunuş' bölümünde kitapla ilgili bazı değerlendirmelerde bulundu. "Böyle bir çalışma niçin gerek görülmüştür?" diye soran Atalay, bu sorunun cevabını ise şöyle dile getirdi:
"İnsan nisyan ile malul, hele yeni kuşakların eskiyi bilmeleri de kolay değil. Doğrusu şu elimizdeki çalışmaya bakınca bile 10 yıl öncesine göre ne kadar farklı bir Türkiye'de yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Hatta bu liste o kadar etkileyici ki, o dönemi yaşamayanlar dahi bu çarpıcı farkı görüp anlarlar. İşte bu çalışma da bu sebeple yapılmıştır. Türkiye'ye, kendimize haksızlık etmeyelim. Türkiye demokratikleşme ve insan hakları yolculuğunda çok mesafe aldı. AK Parti hükümetlerinin temel misyonu bu idi. Ve hala budur. Türkiye'nin bir özgürlükler ve adaletler toplumu ülkesi olması yolculuğumuz devam edecektir. Önceki Türkiye'yi yaşayan, bu dönemde yapılan çalışmaların niçin yapıldığını bilen birisi olarak bu etkili çalışmayı çok önemli görmekteyim."

 

 

 

 

“SESSİZ DEVRİM”, GÜNDEMDEKİ TARTIŞMALARA IŞIK TUTUYOR
Başbakanlık tarafından hazırlatılan “Sessiz Devrim” kitabı son günlerde kamuoyunda tartışılan birçok meseleye ışık tutuyor. Kitap, Gezi Parkı olayları sırasında gündeme gelen ‘Orantısız Güç’ ve ‘Gösteri Hakkı’ konularında detaylı bilgi verirken; Şanlıurfa’daki çocuğa ‘Kürdistan’ ismi verilmesi tartışmalarına da, kanunlardaki düzenlemeyi hatırlatarak açıklık getiriyor.
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından hazırlanan ve hükümetin 10 yıllık reformlarına yer verilen “Sessiz Devrim” kitabında, son zamanlarda gündemde yer alan tartışmalı konular da yer alıyor. Taksim Gezi Parkı olayları, orantısız güç konusu ve Şanlıurfa’daki bir kız çocuğuna ‘Kürdistan’ ismi verilmesi gibi kamuoyunda tartışmalara neden olan bazı olayların geçmişteki yasal düzenlemelerine dikkat çekiliyor.
Taksim Gezi Parkı olayları sırasında gündeme gelen “Toplantı ve Gösteri Hakkı” konusu ile polisin orantısız güç kullanması konusuna kitapta detaylı şekilde yer veriliyor. Gezi Parkı olaylarına katılan eylemciler polisin orantısız güç kullandığını ve cezalandırılmadığını iddia etmiş, polisin tavrı kamuoyunda uzun süre tartışılmıştı. Başbakanlık tarafından Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’na hazırlatılan 255 sayfalık “Sessiz Devrim” kitabında ise orantısız güç kullanan polise uygulanacak cezanın artırıldığı hatırlatılıyor.
Kitapta, geçmişte orantısız güç kullanan kolluk kuvvetine uygulanacak caydırıcı bir yaptırım bulunmadığına dikkat çekilerek, bunu ortadan kaldırmak için Türk Ceza Kanunu’ndaki bir değişiklik yapıldığı belirtiliyor. Değişiklik ile polise artık caydırıcı bir yaptırım uygulanabildiği vurgulanarak, orantısız güç kullanan polisin ‘Kasten Yaralama’ suçundan yargılandığı hatırlatılıyor. Kitabın ilgili bölümünde şu ifadelere yer veriliyor:
“Kolluk güçlerinin müdahale ettikleri olaylarda orantısız güç kullanmalarından doğan hak ihlalleri, mağduriyetler ve buna ilişkin yeterince caydırıcı bir yaptırımın bulunmaması, karşı karşıya olduğumuz sıkıntılardan biriydi. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile; zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanması öngörülmüştür. Böylelikle alt sınırı üç ay olan cezada artırıma gidilmiştir.”
GEÇMİŞTE TOPLANTI VE GÖSTERİLER KEYFİ BİR BİÇİMDE YASAKLANABİLİYORDU
Kitapta dikkat çeken bir başka başlık ise “Toplantı ve Gösteri Hakkının Kullanılması İmkanlarının Genişletilmesi” konusu. Bu konu da yine Gezi Parkı protestolarını akla getiriyor. Eylemciler, Gezi Parkı protestolarının engellenmeye çalışıldığını iddia etmiş ve Taksim’de toplanmaya kalkmıştı. Kitapta da Gezi Parkı protestolarını akla getiren düzenlemelere yer veriliyor.
Geçmişte ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’ çerçevesinde; toplantı ve gösterilerin kolaylıkla ve keyfi bir biçimde yasaklandığı hatırlatılarak, bu durumun ortadan kaldırıldığına vurgu yapılıyor. Kanunda yapılan bir değişiklik ile barışçıl amaçlı toplanma ve gösteri hakkının güçlendirilmeye çalışıldığı belirtiliyor. Ayrıca yabancıların da Türkiye’deki toplantı ve yürüyüşlere katılmalarının kolaylaştırıldığı ifade edilerek, konuyla ilgili olarak şu bilgilere yer veriliyor:
“Geçmiş dönemlerde Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu çerçevesinde toplantı ve gösteriler kolaylıkla ve keyfi bir biçimde yasaklanabiliyordu. İlgili kanunda yapılan değişikliklerle barışçıl amaçlarla toplanma ve gösteri hakkını güçlendirmeye ve daha demokratik temele dayandırmaya yönelik önemli iyileştirmeler yapılmıştır. Bu kapsamda; toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin ertelenme süreleri kısaltılmış, yasak fiillerle ilgili cezalar yeniden düzenlenmiş ve yabancıların Türkiye’de toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmaları ve etkinliklerde yer almaları kolaylaştırılmıştır. Bu bağlamda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında ‘fiil ehliyetine sahip olmak ve 18 yaşını doldurmuş olmak’ yeterli hale getirilmiştir.”
ÇOCUĞA ‘KÜRDİSTAN’ İSMİ VERİLMESİNİN ÖNÜ 2003 YILINDA AÇILDI
“Sessiz Devrim” kitabında gözden kaçmayan bir başka noktaysa, vatandaşların çocuklarına istedikleri ismi verebilme konusu… Bu sorun son olarak Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesinde yaşayan 1,5 yaşındaki bir kız çocuğuna ‘Kürdistan’ isminin verilmesiyle gündeme gelmişti. Yunus ve Elif Toprak çifti, yeni doğan çocuklarına ‘Kürdistan’ ismini vermiş, Hilvan Asliye Hukuk Mahkemesi ise, çocuğu ve toplumu rencide edebileceği gerekçesiyle çocuğun isminin ‘Helin’ olarak değiştirilmesine karar vermişti. Toprak çifti bu karar üzerine temyize gitmiş ve Yargıtay 18. Hukuk Dairesi çocuğun isminin ‘Kürdistan’ olabileceğine karar vermişti.
Kamuoyunda büyük yankı uyandıran bu davanın konusu da “Sessiz Devrim” kitabında yer alıyor. Kitapta, anne ve babaların geçmişte çocuklarına Türkçe olmayan isimleri koymalarının yasak olduğu hatırlatılarak, bu yasağın ise gayri insani olduğuna vurgu yapılıyor. Bu durumun geçmişle olan bağların kopmasına ve kültürel zenginliğin zarar görmesine yol açtığı belirtilerek, “2003 yılında Nüfus Kanunu’nun ilgili maddesi değiştirilerek vatandaşlarımızın çocuklarına diledikleri adı koyabilmelerinin önü açılmış ve bu konudaki mağduriyetlere de son verilmiştir” deniliyor. Kitapta da yer aldığı üzere Yargıtay’ın onay verdiği ‘Kürdistan’ ismi gibi Türkçe olmayan isimlerin 2003 yılında yapılan kanun değişikliği ile çocuklara verilebilmesinin önü açılmıştı.

 
‘Kararı olumlu buluyoruz’
 
Kredi kartı sahipleri dikkat..!
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Haritaya bak, gürültüsüz şehri seç
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 14 il belirleyerek buraların yoğun gürültü ...
Başbakan’dan anayasa çağrısı
Erdoğan, anayasa çalışmalarında mutabık kalınan 48 madde için muhalefete ...
450 gün geçti, kamuoyu soruyor?
Meclis Başkanı Cemil Çiçek, yeni anayasa konusunda 19 Ekim 2011'den bugüne ...
 
Diyanet Radyo bu gece yayına başlıyor…
Türkiye’de ilk etapta aralarında Erzurum’un da yer aldığı 25 ilden dinlenebilecek ...
İş adamlarından ASİMDER’e övgü
Uluslararası Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMDER) Başkanı ...
Altıparmak 7 ilçeyi ziyaret etti
Geçtiğimiz haftalarda Hınıs, Karaçoban, Tekman ve Karayazı ilçelerine ...
 
Hacı adaylarına şok haber
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Kabe çevresindeki çalışmalar sebebiyle ...
Görmez’den önemli tespitler
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Habertürk kanalından canlı ...
Başbağlar'dan birlik ve beraberlik çağrısı
Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde 5 Temmuz 1993 tarihinde meydana ...
 
PALANDÖKEN
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurumspor’un Yeni Sezon Önceliği:

a. Ligde kalmak
b. Playoffa kalmak
c. İlk iki için mücadele


Sonuçları göster Anket arşivi
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeKünye FacebookFacebook TwitterTwitter Günün HaberleriGünün Haberleri