Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) 21. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, terörün Türkiye'ye can maliyetinin yaklaşık 40 bin kişi, maddi maliyetinin 1 trilyon doların üzerinde olduğunu bildirerek, 1 trilyon doların "silah tüccarlarına", "faiz lobilerine", "krizden ve kaostan beslenen vampirlere" gittiğini söyledi.
Çözüm süreci başlayınca söz konusu çevrelerin rantlarından olduğunu belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:"1,5 senedir terörün yeniden başlaması, yeniden kan akması, Türkiye'de huzurun yeniden bozulması için işte bu çevreler ellerinden geleni yaptılar ve yapıyorlar. Çözüm sürecini engellemek için yine ellerinden geleni yapıyorlar. Denklem çok basit. Terör devam ederse kaos, kan ve faiz lobisi kazanacak, terör biterse millet kazanacak. Denklem bu kadar basit. Doğudaki, güneydoğudaki yoksul anne-babanın çocuğu ölecek, anne-babaların çocukları şehit edilecek, kan akacak, gözyaşı akacak, işte bu beyefendiler de bu kanla, bu gözyaşıyla gemilerini yürütecekler. Biz, buna izin veremeyiz. 3-5 faiz baronu rant sağlayacak diye bu ülkenin gencecik evlatlarının ölmesine ve öldürülmesine çok daha güçlü şekilde karşı çıkacağız."
"BU SÜREÇTE MASKELER DÜŞTÜ"
Başbakan Erdoğan, "Sizin şer gördüklerinizde, ola ki hayır vardır" ifadesine atıf yaparak, şöyle devam etti:"Zorlu bir süreçten geçiyoruz, çetin bir imtihandan geçiyoruz ama bu şer gördüklerimizin hayır getirdiğini, şerlerin hayra tahvil edildiğini de görüyoruz. Bu süreçte maskeler düştü. Birileri, cemaat görüntüsü altındaki örgütlerin gerçek yüzünü görüyor şimdi. CHP'nin, MHP'nin gerçek yüzünü millet bir kez daha 30 Mart seçimlerinde de gördü. Medyanın neye hizmet ettiğini milletim bir kez daha gördü. Şu anda da Diyarbakır'daki eylem sayesinde, parlamentodaki bir siyasi partinin maskesi düşüyor. Özgürlük, hak, barış, demokrasi gibi kavramların ne kadar yabancısı, hatta ne kadar bu kavramların düşmanı oldukları ortaya çıkıyor. Çocukları dağa kaçırılmış olan anneler orada ağlarken, onlara köpük sıkanlar, onları oralardan kovalayanlar konuşulmuyor. Ama polis, herhangi bir terör eylemi estirildiğinde TOMA'lardan su sıkıldığında, bunu o medya adeta böyle tahrik edercesine kullanabiliyor. Tabii bunlar daha önce 7-8 yaşındaki çocukların eline taş verip polislerin önüne gönderiyorlardı. Bizim önümüze de gönderiyorlardı. Bize de 7-8 yaşındaki çocukların taş attıklarını ben buradan sizlere söyleyebilirim, nasıl işaretler yaptıklarını sizlere söyleyebilirim. Bunlar, o çocukların arkasına saklandılar, kadınlarımızın arkasına saklandılar, benim o Kürt kardeşlerimin arkasına saklandılar ve onlarla bu ülkede siyaset yapmak istediler. Şimdi 13-18 yaş arası çocukları dağlara kaçırmak gibi insanlık dışı, izan dışı bir eylemin failleri haline geldiler."
Özgürlüğün bağımlılık yaptığını söylediğini hatırlatan Erdoğan, "Diyarbakır'daki, diğer şehirlerdeki o anneler, o babalar, 1,5 yıldır barışın, özgürlüğün, demokrasinin, devlet-millet kaynaşmasının tadına vardılar. İnanıyorum ki o anneler, babalar, bugün olduğu gibi yarın da gelecekte de sessiz kalmayacak, bu terör baronlarına artık evlatlarını inşallah kaptırmayacaklar" ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, şu andaki faiz politikalarından memnun olmadığını belirterek, "Allah'tan piyasa, faizi şu anda kendisi oluşturuyor, olgunlaştırıyor. Burada piyasanın, şu anda olgunlaştırdığı, oluşturduğu faiz, Merkez Bankası'nın çok önünde" dedi.
İNOVASYON
Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) 21. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, TİM'e, özellikle inovasyon konusundaki çalışmalarından dolayı teşekkür ederek, bu çalışmaların Türkiye'nin 2023 hedefleri yolunda çok önemli basamak olacağını söyledi.
Eğitime son 12 yılda verilen desteğin neticelerini somut şekilde göstermeye başladığını dile getiren Erdoğan, "Bir yandan geriden çok farklı bir nesil gelirken, bir yandan artan araştırma geliştirme harcamalarıyla inşallah Türkiye dünyada sadece üreten, ithal eden, ihraç eden ülke olmakla kalmıyor, bilgi üreten de bir ülke konumuna yükseliyor" diye konuştu.
TİM'in Genel Kurulu'nda önemli bir hususu paylaşmak zorunda olduğunu ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Değerli dostlarım; burası bana göre bir aile meclisi. Bunları sizlerle paylaşmamız lazım. Çünkü bu ülke bizim, bu millet bizim. Bu ülkeyi hep beraber ayağa kaldıracağız ve milletçe ayağa kalkacağız. Son 12 yılda Türkiye ekonomisi çok ciddi sınavlardan geçti. 3 Kasım 2002'den sonra yaşanan her seçim ekonomi için bir imtihan oldu ve bu imtihanlardan başarıyla çıktık. Darbe girişimleri ekonomi için bir imtihandı. Bunlardan başarıyla çıktık. Çok ciddi provokasyonlar yaşadık. Bildiğiniz gibi bir Danıştay saldırısı, Cumhurbaşkanı seçme süreci, Gezi Olayları, 17 ve 25 Aralık darbe girişimleri, terör saldırıları, vesselam... Bütün bunlar en başta ekonomi için zorlu bir imtihandı. Bunları geride bıraktık. 2008 yılında başlayan küresel kriz, aynı şekilde ekonomimiz için zor bir imtihandı. O imtihanı da başarıyla atlattık. Bakın, Türkiye öyle bir hale getirilmişti ki, kriz ve kaos birileri için çok ciddi rant kaynağı haline gelmişti. Yani, 'ABD sarsılırken, Türkiye'de bununla beraber batacak' diye manşetler atanlar olmuştu. Hatta şahsım o zamanlar 'Bu kriz Türkiye'yi teğet geçecek' dediği zaman, dalga geçenler de olmuştu. Çünkü biz farklı bakıyorduk. Yere de sağlam basıyorduk. Nitekim, öyle de oldu. Onların dediği olmadı, bizim tespitimiz gerçekleşti."
"BİR ÇARK KURULDU"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, darbeler, millete çok ağır faturalar yüklerken birilerine ciddi kazançlar sağladığını, terör, 40 bin insanın ölümüne, trilyonlara varan maddi kayba neden olurken birilerine çok ciddi manada paralar kazandırdığını anlattı.
Bu ülkede çeteler ve mafyatik örgütlenmelerin, milletin emeğini, alın terini gasp ettiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:"Gittiler, seçkinci zümrelere milletin alınterini, emeğini adeta hortumla akıttılar. Türkiye'de çoğunluğun kaybetmeye mahkum olduğu, mutlu bir azınlığın hep kazandığı bir ekonomik sistem, bir çark kuruldu. Kimler vardı bu çarkın içinde: İçeride ve dışarıda maalesef belli çıkar çevreleri vardı. Alınterini, bilgisini, sermayesini, millet için ortaya koyanları tenzih ediyoruz. Bu sermaye çevrelerinin emir ve talimatıyla hareket eden belli maalesef medya kuruluşları vardı. Hiçbir zaman gerçekleri yansıtmadılar. Her zaman, ne yazık ki yalan, yanlış milletin motivasyonunu yok eden, milletin heyecanını yok eden başlıklarla çıktılar. Millet, 'Gerçekten böyle mi oluyor yoksa bir yerlere doğru gidiyor muyuz, batıyor muyuz?' Bunları düşünmeye başladı. Bu çarkın hizmetkarı haline gelmiş sivil toplum örgütleri, sendikalar, hatta terör örgütleri, marjinal örgütler vardı. Yine bu çarkın içinde, çarkın dışına çıktığında kaybedeceğini bilen siyasi partiler, siyasi hareketler vardı. Elbette devlet içindeki çeteler, bu çarkın bir parçasıydı."
"BU ÇARKI KIRDIK"
Başbakan Erdoğan, dünyanın gelişmiş ülkelerinde siyasi hareketlerin, özellikle muhalefetin, çoğu yerde, iktidarın tamamı karşısında olmayı kendisine görev telakki etmeyeceğini söyledi. Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:"Çoğu zaman, 'Acaba ülkem buradan ne kazanır' bunun da hesabını yapar. Oturur, iktidarla ortak olmadığı halde, desteğini verir ve destek vermek suretiyle bir devşirmeye kalkışır. Tabii ülkemizde, güzel bir tezgah kurulmuştu. Türkiye'deki hiçbir ekonomik kriz, bu çarkın parçalarını etkilememiştir. Hiçbir darbe girişiminde bu çarkın parçaları zarar görmemiştir. Enflasyon yükselmiş, kazanan bunlar olmuştur. Faiz yükselmiş, kazanan bunlar olmuştur. Terör can almış, kazanan bunlar olmuştur. Millet yoksullaşmış, ülke yoksullaşmış, bunlar ne hikmetse hep zengin kalmış, servetlerine servet ilave etmişlerdir. İşte biz, 12 yıl içindeki reformlarla bu kısır döngüyü ortadan kaldırdık, bu çarkı kırdık. Bu ülkede kazananların sayısını artırdık. Yatırım yapanların sayısını artırdık. Yani, bir başka ifadeyle Anadolu sermayesi denilen yeni bir çıkışın oluşumunu sağladık. Sermayenin belli ellerde toplanmasını değil, dağılmasını sağladık. Tabii ki bu, özellikle belli belki güç odaklarını rahatsız etmiş olabilir. Halbuki benden, bize geçiş çok önemliydi. Burada, şu gerçeği haykırmamız lazım: Biz; hep birlikte! Bunu başardığımız anda Türkiye'yi tutana aşk olsun diyorum. Tutamayacaklar. O zaman dünyada, güçlü bir Türkiye olacak."
"3 KASIM'DA MİLLET YÖNETİME EL KOYDU"
AK Parti'in iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden çıkan gerçek mesajın "Artık, herkes kazanacak" olduğunu ve o dönemde bir gazetenin "Anadolu ihtilali" başlığı attığını hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:"Evet; 3 Kasım 2002 de millet yönetime el koydu. 12 yıl boyunca da millet iradesini sımsıkı korudu. Bakın, çok basit bir soru soruyorum: 79 yılda, 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol vardı. Şu hesabı basit yapalım. Biz 12 yılda 17 bin kilometre bölünmüş yol inşa ettik. Allah aşkına bu yollar bizden önce neden inşa edilmedi. İhtiyaç vardı. Araç sayısı her yıl artıyordu. Trafik kazalarında her yıl ölümlü kaza sayısı artıyordu. Ekonomik büyüme için yol, artık kaçınılmaz hale gelmişti. Peki, neden bu yolları inşa etmediler? Çünkü böyle bir dertleri yoktu. Buraya ayıracak kaynakları yoktu. Ülkenin milletin kazanımlarını o kazançlardan aldıkları vergileri götürdüler, işte o mutlu azınlığa, o seçkinci çevrelere, o faiz lobilerine teslim ettiler. Milleti, daracık yollarda, karda kışta, dağ başlarında, adeta ölüme mahkum ettiler. Yol için kullanılmış parayı da götürdüler, yüksek faize peşkeş çektiler."
FAİZ POLİTİKALARI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında, faiz politikalarına da değinerek, şunları kaydetti:"Şu andaki faiz politikalarından memnun musunuz?' derseniz ben değilim. Allah'tan piyasa, faizi şu anda kendisi oluşturuyor, olgunlaştırıyor. Burada piyasanın, şu anda olgunlaştırdığı, oluşturduğu faiz, Merkez Bankası'nın çok önünde. Bu bir şeyi gösteriyor. Bakın işte, şurada dün, Avrupa yarım puan oynadı, piyasalardaki gelişmeyi görüyorsunuz. Olumlu mu gelişti, olumsuz mu gelişti? Olumlu gelişti. Vaka budur. Yatırımcı bu ülkede, adımını atacaksa, düşük faizle atacak. Eğer siz yüksek faiz ortaya koyarsanız bu ülkede yatırımcının cesaretini ortadan kaldırırsınız. Bu bir vaka...
İstihdamın artması için yatırımcılara ihtiyaç var. Bize küresel sermaye, öz sermayemizin yatırımından sonra gelir. Öz sermaye devrede olmazsa küresel sermaye buraya kolay kolay girmez ama öz sermaye devrede olursa, çeker başkalarını da getirir. Bizim bunu başarmamız lazım. Bunu anlatmakta zorlanıyoruz. Bunun başarılması gerekir. Başaracak mısınız? Evvelallah başaracağız. Bu olacak. Bunun başka çaresi yok. Şimdi gelişmiş ülkelere bakıyorsunuz, ABD'de 1 puan, daha da düşüyor. Japonya'ya bakıyorsunuz eksi. İsrail'e bakıyorsun, keza öyle. Bütün bunlarda faiz böyle de biz de niçin şöyle bütün masraflarıyla baktığın zaman 13-14-15'lere çıkıyor? Böyle şey olmaz. Finansmanın maliyeti ne kadar düşerse bu ülkede yatırımlar o kadar artar. İki kere iki dört. Bunun başka çaresi yok."
Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) 21. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bir puanlık faize her yıl 2,5 milyar dolar ödediğini aktararak, "Biz bunu ödemeye mecbur değiliz. Bunun bize getirisinin ne olduğunu düşünün. Bu olmadığı takdirde kaybının da ne olduğunu düşünün. Onun için bizim bu mücadeleyi birlikte vermemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Birçok yatırımlara girişildiğini, 12 yılda 205 bin yeni derslik yapıldığını kaydeden Erdoğan, AK Parti iktidarına kadar bu yatırımların neden yapılmadığını sordu. Erdoğan, 600 bin civarında toplu konut inşa ettiklerini, bunların kentsel dönüşümün ifadesi olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Millet çalıştı, alın teri döktü, emek verdi ve üretti. Gittiler ya vergiyle ya enflasyonla ya da yüksek faizle milletin o kazancını aldılar. Maalesef belli çevrelere bunu hortumla akıttılar. Şu son bir yıl içinde Türkiye'nin şahit olduğu eylem ve girişimler, bu çarkın ve çıkar lobisinin yeniden ayağa kalkma ve yeniden yönetime el koyma hevesinden başka hiçbir şey değildir. Mesele ağaç, park ve çevre değil. İnanın mesele yolsuzluk değil, mesele 3 Kasım 2002 öncesindeki o çarkı ve hortum düzenini yeniden diriltebilmek, kendileri için o eski güzel günlere geri dönebilmektir. Çünkü hep krizden, kaostan kazanmışlar. Şimdi Türkiye'yi yeniden krize ve kaosa mahkum edip, yeniden kazanmanın mücadelesi içindeler."
Bugünün aktörlerinin 12 yıl öncesinin aktörleriyle aynı olduğuna dikkati çeken Erdoğan, her dönem kazanan sermaye ve medya gruplarının bu dönemde rol aldığını anlattı.
"ÇETELERİ TASFİYE ETTİK"
Başbakan Erdoğan, AK Parti döneminde çetelerin geri dönmemek üzere çarkın dışına çıkarıldığına işaret etti. Bu süreçte hiç ummadıkları bir çetenin ortaya çıktığını belirten Erdoğan, söz konusu çetelerin o günlerin geride kaldığını anlamamakta ısrarcı olduğu kaydetti. Erdoğan, eski Türkiye'nin geride kaldığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"77 milyon birlikte çalışıyor, üretiyor. Artık hep birlikte kazanıyoruz. Artık sadece Marmara kazanmıyor, 7 coğrafi bölge hep birlikte kazanıyor. Sadece İstanbul, İzmir, Ankara değil, 81 vilayet birlikte kazanıyoruz. İşte mesele bu. Şimdi sadece belli çevreler ve seçkinci zümreler değil, 77 milyonun her bir ferdi kazanıyor. İşte bu, yeni Türkiye'nin adıdır. Bu, 3 Kasım 2002'de Anadolu ihtilalinin ardından inşa edilmiş yeni Türkiye'dir."
Ağaç, park ve çevre bahane edilerek sokağa çıkıldığını söyleyen Erdoğan, etrafı yakıp yıkanların sonra evlerine döndüğünü belirtti. Erdoğan, "Geride ne kaldı? Geride o kaos ortamında hayatını kaybeden gençler kaldı, Şimdi de onların istismarı var" dedi.
"TÜRKİYE'NİN KAYNAKLARI FAİZE GİTTİ"
Erdoğan, yaşanan olaylar nedeniyle Türkiye'nin kaynaklarının büyük bir kısmının artan faizlere gittiğini kaydederek, ihracatın durakladığını, büyümenin yavaşladığını ve Merkez Bankası rezervlerinin etkilendiğini söyledi. O günlerde sokağa çıkan gençlerin yeşil uğruna eylem yaptıklarını sandıklarını anlatan Erdoğan, gençlerin çirkin görüntülerinin tüm dünyaya servis edildiğini belirtti. Erdoğan, olaylar yatışınca herkesin eve gittiğini fakat çiftçi ve işçilerin bunun bedelini uzun süre ödediğini aktardı.
O dönemdeki dik duruşun sergilenmemesi durumunda bedelin daha ağır olacağını dile getiren Erdoğan, Mısır, Suriye ve Ukrayna'da yaşanan olayları örnek gösterdi. Erdoğan, bu ülkelerde yaşananların, birçok insanın hayatına mal olmasının yanında ülkeleri de harabeye çevirdiğini söyledi.
Türkiye'de ise aynı sonucun gerçekleşmediğine vurgu yapan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Zafiyet gösterseydik, o belli medya kuruluşlarının, sermaye çevrelerinin ve siyasetçilerin tuzağına düşseydik, şu anda eski Türkiye'de yaşıyor olacaktık. Aynı planı, aynı senaryoyu 17 ve 25 Aralık'ta bir kez daha denediler. Bir dosya ile ortaya yolsuzluk iddialarını attılar. Ama dosyanın gölgesine bırakılan, kamuoyundan da kaçırılan oyunlarla başka hesapları görmeye kalkıştılar. Halk Bankası'yla ilgili bir hesapları vardı. Onu görmeye kalkıştılar. Biz Halk Bankası'nı aldığımız zaman nasıl bir Halk Bankası devraldık? 2002'nin öncesine gidin. Ziraat Bankası ile Halk Bankası birleştiriliyor muydu, yönetimleri birleştiriliyor muydu? Biz geldik ve Halk Bankası ile Ziraat Bankası'nı ayırdık. Bizden önce bu bankalar sürekli görev zararı yazıyordu, eksideydi ama Batı'da artık yükselen ve güçlü bir Ziraat Bankası, Halk Bankası ve bir Vakıfbank var."Erdoğan, o zamanki ederi 200 milyon dolar olan Vakıfbank'ın değerinin bugün 6 milyar dolara yükseldiğini dile getirdi.
"GÜÇLERİ YETİYORSA ÖNÜMÜZÜ KESSİNLER"
Bazı çevrelerin üçüncü havalimanıyla ilgili hesapları olduğunu söyleyen Erdoğan, onun da hızının kesilmeye çalışıldığını aktardı. Erdoğan, bu girişimlerin hala devam ettiğini vurgulayarak, "Eğer önümüzü kesebiliyorlarsa, güçleri yetiyorsa, kessinler. Şimdi saat 4'te gidip temel atacağım. Çünkü Türkiye artık ne Sabiha Gökçen'e ne Atatürk Havalimanı'na sığmıyor" diye konuştu.
Atatürk Havalimanı'nın slot vermekte zorlandığını belirten Erdoğan, buraya gelen uçakların havada 45 dakika dolaşmak zorunda kaldığını anımsattı.
HIZLI TREN HATTINDAKİ SABOTAJLAR
Erdoğan, hızlı tren projesinin de provoke edilmeye çalışıldığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Düşünebiliyor musun? Yaklaşık 250 noktada kablolar kesildi, bunun adımını attılar. Bu, bunu durduracak mı? Hayır. Bu ülkede nasıl vatan hainlerinin olduğunu görmeniz bakımından bunu söylüyorum. Bizim birçok yatırımlarımız böyle engellendi. Paralel yargı da bunları yaptı. Onlar da engellemeye kalktı. Yapılan iş ne? Ammenin, Ahmet'in, Mehmet'in, Hasan'ın, Hüseyin'in değil, kamunun, bu milletin. İdari yargı yardımcı olmaya çalışan bir oluşumdur. Bunlar, bunu yapmadılar, tam aksine hep önünü kesmeye çalıştılar. Bunu Marmaray'da da yaşadık. Öyle de yapsalar, böyle de yapsalar, 4-5 sene gecikmeyle de olsa Marmaray'ı açtık. Şu anda Marmaray çalışıyor. Kötü mü yaptık? Dünya şu anda bizim Marmaray'ı konuşuyor."
Yabancı devlet adamlarının Marmaray'dan bahsettiklerini anlatan Erdoğan, üçüncü köprünün de engellenmeye çalışıldığını söyledi.
BOYNUNU BÜKECEK BİR HÜKÜMET YOK
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu kaos ve kriz lobisinin karşısında artık öyle boynunu bükecek bir hükümet, geri adım atacak bir başbakan ve bakanlar kurulu yok" dedi.
Erdoğan, mevcut binalar yeterli gelmediği için Ankara'da Başbakanlık binası yapıldığına değinirken, "Başbakanlık binanızın dünyada bir yeri, bir unutulmazlığının olması lazım. Bu, bizim için önemli. Böyle bir adımı attık. Bunun da önünü kesmeye çalıştılar. Ben de çok açık, samimisini söyledim. 'Biz orayı bitireceğiz ve başbakanlık da oraya yerleşecek. Önünü kesemezsiniz' dedim. Bu olamaz. Çünkü her şey kuralına, yasa, her şeye uygun; yola çıkıyorsun, yola çıkıldıktan sonra geliyor birileri önünü kesmeye çalışıyor" ifadelerini kullandı.
İran'a yaptırım uygulandığına değinen Erdoğan, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin hepsinin, İran'a ürünlerini sattığını ancak Türkiye'nin ürünleri için her türlü engelin konulmaya çalışıldığını dile getirdi.
Erdoğan, bununla ilgili adımlar attıklarını ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kendileriyle bunları da çok açık, net konuşmak zorundayız. Çünkü bugün Batı'nın, gelişmiş ülkelerinin ürünleri, o veya bu yolla İran'a girerken bizim ürünlerimiz niye girmesin? Bizim için önemli bir piyasa, önemli bir pazar orası. Aynı şey Irak için de geçerli. Bu ülkenin en büyük bankalarından biri olan işte bu Halkbank neden hedef yapıldı burası önemli. Çünkü büyüyordu ve uluslararası rekabette 'Ben de varım' diyordu. Halkbank, büyüyen Türkiye'nin yükselen gücü olarak kendisini dünyada hissettiriyordu.
Bakın bir soru daha. Adana'da çevrilen tırları, bu ülke henüz sorgulamadı. Bir ülkenin istihbarat teşkilatının Suriye'ye yardım taşıyan tırları neden durdurulur? Oradaki mücadeleyi veren Türkmen kardeşlerimize yardım götüren bu tırlar neden durdurulur? Neden bunlar dünyayla paylaşılır? Bu soruyu sormamız lazım. Burada amaç, gaye ne? Türkiye'nin bu yardım operasyonundan Türkiye düşmanları dışında kim rahatsız oluyor? Aslında amaç da hedef de gaye de belli. Adana'da MİT tırları değil, büyüyen Türkiye, yükselen Türkiye, yeni Türkiye durdurulmak istendi."
"BELGELER, GÖREVDEN ALINAN O POLİSLERİN BİLGİSAYARLARINDAN TEK TEK ÇIKARILDI"
Başbakan Erdoğan, 17 ve 25 Aralık operasyonlarını "darbe girişimi" olarak adlandırdıklarında, birilerinin bunun üzerini örtmeye, bunu çarpıtmaya, gündemi değiştirmeye çalıştığını belirterek, "Hazırladıkları, sonra panikleyip imha etmeye kalkıştıkları iddianamede, bu ülkenin başbakanı, 'örgüt lideri', 'dönemin başbakanı' gibi ifadelerle yer alıyor. Bunlar elimize geçti. Kabine de kurulmuş. Bütün bakanlar kurulu, iddianamede zanlı olarak gösteriliyor. Bu belgelere ulaşıldı. Bu belgeler, görevden alınan o polislerin bilgisayarlarından tek tek çıkarıldı" diye konuştu.
Daha çarpıcı bir gerçeği ilk kez paylaşacağını açıklayan Erdoğan, şunları söyledi:"25 Aralık için hazırlanan darbe sonrası hükümeti yargılamak üzere kullanılacak o fezlekede kriter olarak neyi kullanıyorlar biliyor musunuz? Malum bir gazetenin aboneliğini... Eğer üzerinde durdukları şahıs, o malum gazetenin abonesiyse, fezlekeye almıyorlar; abonesi değilse zanlı olarak fezlekeye alıyorlar. Hiçbir suç unsuruna rastlayamadıkları halde kin duydukları şahısları, benim yakın çalışma arkadaşlarımı, sadece ve sadece duydukları kinden dolayı dava dosyasına alıyorlar. Bunlar afaki sözler değil. Bunların artık hepsinin belgeleri, delilleri elimizde. Bunlar yakında çıkacak. Zaten o malum gazete suçunu bildiği için panikledi, tutuştu, sahte ihbar mektupları üzerinden suçluluk duygusuyla kendince senaryolar yazıyor.
Şimdi bir senaryo da benim için hazırlamışlar, Avrupa ülkelerinden bir tanesinde de platolar filan falan hazır vaziyette. Bana benzer bir artist arıyorlarmış. Buldukları anda hemen çekime başlayacaklar. Hedefleri de cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde bunu piyasaya sunmak. Hayırlı olsun. Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Bu da bunun içine girer. Ne yaptıklarını çok iyi bildikleri için başlarına gelenlerin neler olacağını da iyi biliyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, söyledim daha önce, yine söylüyorum: İnlerine girdik, daha da gireceğiz ve kaçıp saklandıkları inlerde de her birini bulup adalete teslim edeceğiz. Bu darbe girişiminin içinde kim yer aldıysa, kim buna destek verdiyse, kim buna yardım ettiyse, zemin hazırladıysa her birini ortaya çıkaracak, her birinden bunun hesabını soracağız. Bundan sonra Türkiye ekonomisine el uzatmaya kalkışanlar, karşılarında kimin olduğunu, karşılarında nasıl bir gücün olduğunu görecekler. Burası muz cumhuriyeti değil. Geleceksin, bu ülkenin milli bankasına tuzak kuracaksın, milli istihbarat teşkilatına saldıracaksın, milletin meşru hükümetini yıkmaya kalkacaksın; yok öyle 25 kuruşa simit. Bizim milli yatırımlarımıza, küresel ölçekte yatırımlarımıza el uzatacaksın, üçüncü köprüyü, üçüncü havalimanını, Marmaray'ı, hızlı treni engellemeye çalışacaksın; yok öyle yağma. Herkes şunu anladı: Bu kaos ve kriz lobisinin karşısında artık öyle boynunu bükecek bir hükümet, geri adım atacak bir başbakan ve bakanlar kurulu yok. Bunu herkesin bilmesi lazım."
BU ÜLKENİN ÇATISI AK PARTİDİR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkenin çatısının AK Parti olduğunu ve bunun 30 Mart'ta birkez daha görüldüğünü ifade etti.
Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) 21. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, 10 Ağustos'ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine değindi.
Tarihte ilk kez milletin kendi cumhurbaşkanını seçeceğini kaydeden Erdoğan, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin başta ekonomi olmak üzere her alana çok olumlu yansıyacağını vurguladı.
Erdoğan, "Adayımız her kim olursa olsun Türkiye'de reformlar devam edecek ve istikrar muhafaza edilecek. 2023 hedeflerine kararlılıkla yürünecek. Türkiye'nin ne seçim öncesinde ne de seçim sonrasında bir belirsizlik ve kaos yaşamasına asla izin verilmeyecek" diye konuştu.
Siyasi hareketlerinin, şahıslar üzerinden değil, ilkeler, değerler, çerçevesi belli politikalar üzerinden ilerlediğini kaydeden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"28 Ağustos'tan itibaren, kim cumhurbaşkanı olursa olsun ya da kim başbakan olursa olsun, Türkiye reformlarını yapmaya, büyümeye ve güçlenmeye devam edecek. Burada Cumhurbaşkanlığı makamıyla ilgili bir kaç hususu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü, bu aralar bayağı hedef saptırma gayretleri var. Bunu burada sizlerle paylaşmak isterim. Bildiğiniz gibi hem 1961, hem de 1982 Anayasası, cumhurbaşkanlığını seçilmiş iktidarın üzerinde bir devlet gücü, hatta bir vesayet vasıtası olarak düşünmüştü. Yani, bir tarafta siyasi iktidar var ama onun karşısında devlet iktidarını temsil eden bir Cumhurbaşkanı vardı. 27 Mayıs'tan itibaren de Cumhurbaşkanlığı makamı, birkaç istisna dışında böyle bir çerçeve içinde, böyle bir rolü benimseyerek varlığını idame ettirdi."
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'de her Cumhurbaşkanlığı seçiminin krizlere ve çok sert tartışmalara sahne olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:"TBMM, hür iradesiyle bir Cumhurbaşkanı seçmek isterken, işte burası önemli, Meclis dışı güç odakları farklı dayatmaların içine girmiştir. 1961-1989 arasında görev yapan 4 Cumhurbaşkanı da daha önce Genelkurmay Başkanlığı yapmış isimlerdir. 1989'da merhum Turgut Özal'ın cumhurbaşkanı olması arkasında birçok tartışmayı da getirmiş, merhum Özal o kısa cumhurbaşkanlığı döneminde, çok ağır eleştirilere ve hakaretlere maruz kalmıştır. Sayın Demirel, bildiğiniz gibi, sivil bir cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir ama onun da 28 Şubat döneminde üstlendiği vazifeyi hepimiz biliyoruz. Son olarak 2007'de yine Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden bir kriz üretilmek istenmişti. '367' kararı gibi bir hukuk garabetinin altına imza atılmıştır. Biz 2007'de yaptığımız Anayasa değişikliği ile sadece cumhurbaşkanının seçilmesi için şekil şartını değiştirmedik, işte 1961 ve 1982 anayasalarıyla getirilmiş bir vesayet anlayışını da ortadan kaldırdık. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, siyasi iktidar karşısında bir devlet iktidarı anlayışının ortadan kalkması anlamına gelir. Bunu biz getirdik. Bunu biz getirdik ama milletimizle. Yüzde 69'la. Burası çok önemli. Bu ülkede tek iktidar vardır o da milletin iktidarı."
Başbakan Erdoğan, milletin yetki vermediği kişi ya da kurumların, milletin tercihleri karşısında duramayacağını kaydeden Erdoğan, "Milletin tercihlerini artık sınırlayamazlar. Tabii, bu büyük değişimi anlamayanlar ve anlamak istemeyenler var. Türkiye değişirken, değişmemekte direnenler var. CHP, MHP'nin en çok aradıkları kriterler ne? Çok enteresan. Ne diyorlar? 'Cumhurbaşkanı siyasetin dışında olacak.' Hem siyasetçi olacaksın hem de Cumhurbaşkanı siyasetin dışında olacak diyeceksin. Bu herşeyden önce bir siyasetçinin kendini inkar etmesidir. Siyaseset kötüyse neden o koltukta oturuyor. Neden o partinin başında duruyorsunuz?" ifadelerini kullandı.
"DEDEM KORKUT, SOY SOYLAYACAK, BOY BOYLAYACAK..."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nın cumhurbaşkanlığı konusundaki açıklamalarına da değinen Başbakan Erdoğan, "CHP Genel Müdürüne bakıyorsunuz, sabah akşam sözlükten öğrendiği sıfatları arka arkaya sıralıyor. 'Cumhurbaşkanı şöyle olacak, böyle olacak'. Peki adayınız kim olacak? Ona bir cevapları yok. Zannedersiniz ki Dedem Korkut gelecek, sıfatlara bakacak, soy soylayacak, boy boylayacak. Adayın ismini de ondan sonra açıklayacak" diye konuştu.
"30 MART'TA BUNLARIN ÇATILARI ÇÖKTÜ"
Muhalefetin "masal dünyasında" gezdiğini aktaran Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Önceki gün CHP Genel Başkanı televizyona çıkmış, çözüm için 17 önerilerinin olduğunu söylüyor. Birinciyi söylüyor, sıra ikinciye gelince 'Unuttum' diyor. Belki izleyenleriniz olmuştur. 'Ben böyle bir cevap vereceğimi düşünmüyordum. Evrakları getirmedim...' Ankara'da Bozkurt işareti yaparken MHP'liyim de diyebilirdi. Böyle bir Genel Müdür çıkacak, Cumhurbaşkanı adayı belirleyecek. Anadolu'da güzel bir kavram vardır. Mertek. Hani derler ya, 'Elifi görse, mertek zanneder' diye. Mertek aslında çatıyı tutmaya yarar. Ahşaptan uzunca bir sütundur. Anadolu'da da güzel bir deyim vardır, 'Başkasının gözünde çöpü görür, kendi gözündeki merteği görmez.' 30 Mart'ta bunların mertekleri çöktü, çatıları uçtu ama şimdi kendilerine başka çatı arıyorlar, mertek arıyorlar."
"BU ÜLKENİN ÇATISI AK PARTİ'DİR"
Bu ülkenin çatısının AK Parti olduğunu ve bunun 30 Mart'ta birkez daha görüldüğünü kaydeden Erdoğan, AK Parti'nin 7 coğrafi bölgede bulunduğunu anlattı.
"Biz, siyasi Kürtçülük ya da siyasi Türkçülük yapan bir hareket değiliz" diyen Erdoğan, AK Parti'nin 77 milyonu kucaklayan bir hareket olduğunu, bunun da diğer partilerden farkları olduğunu vurguladı.
Erdoğan, "Türk de benim kardeşim, Kürt de benim kardeşim. Lazı, Çerkezi, Abazası, Gürcüsü, Arnavutu, Boşnakı, Romanı aklınıza ne gelirse bu ülkedeki 77 milyon benim kardeşimdir. Onun için biz hepsinin oyunu aldık. AK Parti, 3 Kasım'da bu ülkenin çatı partisi olduğunu göstermiştir. 7 seçimde de adeta bir çatı ülkenin tamamını kucaklamıştır. Göreceksiniz 10 Ağustos'ta bu ülkenin inşallah 77 milyonu da inanıyorum ki bu ortak çatının altında yer almanın mücadelesini verecektir, burada buluşacaktır. İlan edeceğimiz adayı da inşallah ben o makama taşıyacaklarına inanıyorum" değerlendirmesinde bulundu.
"ARTIK SIÇRAMA YAPMA ZAMANI"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, zor dönemin geride kaldığına inandığını ifade ederek, konuşmasını şöyle tamamladı:"Artık şimdi, yeni bir sıçramayı hep birlikte yapma zamanımız. Çok zor süreçlerden geçtik. Zor imtihanlardan geçtik, zor badireler atlattık ama Türkiye'nin değiştiğini, eski Türkiye kapısının kapandığını, yeni Türkiye'nin artık yükseldiğini tüm dünyaya gösterdik. Bu yükselişi hep birlikte muhafaza edeceğiz. Şunu unutmayın, her zaman söylüyorum, bu ülkede taş üstüne taş koyanın başımız, gözümüz üstünde yeri vardır. Bundan hiç endişeniz olmasın. Zaman zaman, bürokratik oligarşinin bazı engelleriyle girişimcilerimizin karşılaştığını da biliyorum. Bunların da farkındayım. Bunlara da müdahale etmenin gayreti içindeyiz. Bunları da minimize etmek suretiyle yok etmek suretiyle bu süreci de inşallah daha da hızlandıracağız. Türkiye'ye, ekonomiye, demokrasiye, çözüm sürecine yönelik saldırıları da hep birlikte aşacağımıza inanıyorum. İnşallah, son 12 yılda önümüze çıkan engeller, artık cesaret edip de tekrar önümüze çıkmayacaklar. Şimdi hedef, işte 2023 ve 500 milyar dolar... TİM'in bu konuda kararlılığı var. Bizim, hükümet olarak bu konuda kararlılığımız var. El ele verecek, inşallah bunu da başaracağız."
TİM'in genel kurulunun hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, ödül alan girişimcilerin başarılarının artarak devam etmesini diledi.