Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Erzurum 11 ayda 383 marka üretti
Erzurum 11 ayda 383 marka üretti
Erzurum patentte 2’inci sıraya indi
Erzurum patentte 2’inci sıraya indi
TÜRKPATENT Erzurum verilerini açıkladı
TÜRKPATENT Erzurum verilerini açıkladı
Türkiye Boks Federasyonu seçime gitti
Türkiye Boks Federasyonu seçime gitti
Gençlerbirliği, Hüseyin Eroğlu’yla anlaştı
Gençlerbirliği, Hüseyin Eroğlu’yla anlaştı
HABERLER>SİYASET
6 Şubat 2015 Cuma - 01:42

‘Başkanlık sistemi yıllardır gündemde’

Başbakan Ahmet Davutoğlu, başkanlık sisteminin, Türkiye'de iki aydır değil, yıllardır gündemde bulunduğunu, yeni bir olgu olmadığını belirtti.

‘Başkanlık sistemi yıllardır gündemde’

Bu konuda da meselenin öncelikle sistem ve ilke bazında ele alınması gerektiğini kaydeden Davutoğlu, "O anlamda son başkanlık sistemi tartışması etrafındaki tartışma ortamını, psikolojisini doğru görmüyorum. Yani hepimizin öncelikle Türkiye'nin geleceğiyle ilgili bir konuyu tartışırken soğukkanlı bir şekilde ve rasyonel argümanlarla tartışmamız lazım. Olayı kişiselleştirmeden ve kesinlikle bir karşılık içine girmeden tartışmamız lazım" diye konuştu.
BAŞKANLIK SİSTEMİ
Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:"Nihayet sistem parlamenter sistem de olsa başkanlık sistemi de olsa bu ülkenin sistemi olacak. Şöyle bir argüman, 'başkanlık sistemiyle otoriter yapılara geçilir'. Delilin ne? Yani politika, siyaset bilimi okuyan en iptidai düzeyde olan kişiler de bilir ki demokrasi, başkanlık sistemiyle de yürür, geçerli hale gelir, uygulanır, parlamenter sistemle de. Mukayeseli siyasi çalışmaların hepsinde bunlar demokratik sistemlerdir. Otoriter bir eğilim varsa parlamenter sistemden de çıkabilir. Weimar Cumhuriyeti, Almanya'da, parlamenter sistemin ilk tecrübeleri, 1. Dünya Savaşı öncesi Hitler'i çıkardı. Başkanlık sisteminden de çıkabilir, parlamenter sistemden de. Önemli olan şu siyasi zihniyet ve olaya nasıl baktığınız. Bir defa insan haklarına inanan, evrensel temel ilkelerden hareket eden bir siyasi kültürün ve zihniyetin olduğu yerde başkanlık sistemi de hürriyetçi, özgürlükçü olur, parlamenter sistemi de olur. Eğer böyle bir zihniyet, böyle bir kültür gelişmemişse her ikisinde de otoriter yapılara gidiş olur. Yani normatif olarak 'Başkanlık sistemi otoriterdir, parlamenter sistem demokratiktir' diye bir ayrım yapmak siyaset bilimi açısından cehalettir. Ben öncelikle hani başbakan olarak değil, kavramları netleştirmek bakımından buna önem veriyorum."
Davutoğlu, "İkincisi Türkiye'de pür parlamenter sistem oldu mu? Bu da ayrı bir soru. Sanki öyle bir kanaat var ki pür parlamenter bir sistem gayet iyi işliyordu da bir gün Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak, AK Parti veya belli bir siyasi yaklaşım içinde olanlar, Türkiye'de çok iyi işleyen bir parlamenter sistemden aldılar, başkanlık sistemine geçmek istiyorlar. Böyle bir şey de yok" ifadesini kullandı.
"BU, VESAYETÇİ BİR YAPI"
Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:"Türkiye'de cumhurbaşkanlığı makamı niçin bu şekilde tartışmalı hale geldi. Bunun sorumlusu AK Parti değil ki. Bunun sorumlusu Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı sistemini, devlet başkanlığı diyeyim hatta, çünkü bunun içinde Evren de var, yani darbe lideri olarak, cumhur seçmediği halde iş başına gelmiş, getirenler bu makama bir rol biçtiler. AK Parti'nin, bana sorarsanız, yaptığı en büyük devrim, yani çok yol yapmamız, dış politikada şu faaliyeti yapmamız, çok büyükelçilik açmamız falan değil. Bir özgüven, iki daha önemlisi Türkiye'de AK Parti iş başına gelene kadar başbakanlara ve millet iradesiyle parlamenter olduğu varsayılan sistemde iş başına gelenlere şu deniyordu; 'Sen şunlarla ilgilen. Yani yol yap', Menderes'e denen. Karayolları, yollar hep o dönemde yapıldı. 'Baraj yap', Demirel baraj kralıydı. Özal'a da 'dünyaya Türkiye'yi aç'. 'Ama zinhar devletin yüksek stratejilerine karışma'. Kıbrıs politikası ne olacak? 'Onu Milli Güvenlik Kurulu'nda bir daire bilir'. Türkiye'de Kürt sorununa nasıl yaklaşılacak? 'Ona sen karışamazsın, bu 100 yıllık meseledir, bir karışırsan ortalık dağılır'. Efendim Alevi sorunu ne olacak? 'Milli güvenlik meselesidir, Milli Güvenlik Kurulu bilir'. Başbakanların alanları sadece lojistiğe ayrılmıştır tabiri caizse. AK Parti'nin, yaptığı devrim nedir? Türkiye'nin dış politikasında da ekonomisinde de stratejisinde de temel demokratik alanlarda da kararın ancak ve ancak seçilmişler tarafından verilmesi gerektiğidir, fikridir."
"BUGÜN TARTIŞILAN ŞEY PARLAMENTER SİSTEMİN BAŞARISIZLIĞI DEĞİLDİR"
Davutoğlu, 12 Eylül Anayasa'sının, hiçbir hesap verme sorumluluğu olmayan ama çok büyük yetkilerle donatılmış bir cumhurbaşkanlığını öngördüğünü kaydetti.Davutoğlu, "O anayasayı yazanlar, cumhurbaşkanının hep ya asker ya da yani bürokrasinin onay verdiği bir isim olacağını düşünerek yaptılar. Bir gün Abdullah Gül'ün, hatta Özal'ın, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın geleceğini düşünerek yazmadılar. Yazsalardı başka türlü yazarlardı. Onu engellemek için ne olur diye yazarlardı" görüşünü dile getirdi.
"BU KİŞİSEL BİR MESELE DEĞİLDİR"
Parlamenter sistemde zorluk çeken herkesin bu fikirleri savunduğunu anımsatan Davutoğlu, şunları kaydetti:"Özal da savundu, Demirel de savundu, Erbakan hoca da savundu, Türkeş de savundu. Çünkü bir çıkış yolu arıyorlardı. Açık söyleyeyim, reaktif savunuldu. Yani buradaki her yanlışlık şurada kurtulacak, çözülecek gibi. Doğru dürüst, sağlıklı bunu tartışamadık. Şimdi yapmamız gereken, ben şeyde mesela çok ümitlenmiştim, açık söyleyeyim, iki sefer bu konuda. 2007'de 367 fırtınasını yaşadıktan sonra ki bugünkü seçilmiş cumhurbaşkanına da AK Parti kendi iradesiyle gelmedi. Zorladılar bizi. e-muhtıra olmamış olsaydı, 367 yaşanmamış olsaydı, normal süreçte halk seçip, tartışma bile belki olmayacaktı. Ama bugün halkın seçtiği cumhurbaşkanı yetkileri konusunda spekülasyon yapanlar, onlar bu işin müsebbibi olacak şekilde o zaman CHP, 367 safsatasının arkasında durdu. Şimdi buradan zorlanarak sistem, zorlaya zorlaya ve zorlana zorlana bir yere geldi. Düşünün Ecevit'le Sezer'in yaşadığı bir kitap atmakla sistemdeki bir kriz, bir uyum krizi, ekonomik krize dönüştü."
SEÇİLMİŞ CUMHURBAŞKANI
Davutoğlu, "Türkiye'de şu anda seçilmiş cumhurbaşkanı, seçilmiş başbakan, ikisi de güçlü motif olarak, her ikisi de ülkesi için koşturduğunda büyük bir sinerji doğar. Elhamdülillah bu sinerji doğdu. Bu sinerji ülkede yeni bir heyecan da oluşturdu. Her yerde gördüğümüz" ifadesini kullandı.
"(Başkanlık Sistemi'ni getirmek istiyoruz) diyor musunuz" sorusunu yanıtlayan Davutoğlu, siyasal sistem tartışmasını başkanlık sistemi öncelikli olarak soğukkanlılıkla yürütmek gerektiğini ifade etti. AK Parti'nin bu konuda dogmatik bir tutumunun bulunmadığına işaret eden Davutoğlu, "Öyle bir kanaat var ki sanki AK Parti çok dogmatik bir şekilde tutum takınıyor, diğerleri daha esnek. Hayır" diye konuştu.
AK Parti’nin bütün seçim beyannamelerine bakılması gerektiğini dile getiren Davutoğlu, "2001 kurucu belgeleri, 2002, 2007 seçim beyannamesi, 2011 seçim beyannamesi illa ve mutlaka başkanlık sistemi dememiş ama özellikle 2007’de parlamenter sistemin güçlendirilmesi 367’ye karşı ama buna bir düzen getirmek lazım. Artık geri dönüş mümkün değil. Seçilmiş bir cumhurbaşkanı referandumla tayin edilmişse..." ifadesini kullandı.
Davutoğlu, 2007’de katılımcı bir TBMM oluştuğunu, BDP, MHP, AK Parti, CHP'nin Meclis'te bulunduğunu ve o zaman ümitlendiğini ifade ederek, o zaman yeni bir anayasal tartışma yapılabilecek bir zeminin belirdiğini, Dağlıca baskınına kadar da bunun yapıldığını belirtti.
Uzlaşma Komisyonu'nun 2011'den sonra anayasa için oluşturulduğunu anımsatan Davutoğlu, "Bu komisyonlarda hiçbir katkıda bulunmayan muhalefet partileri, şimdi başkanlık meselesi gündeme geldi diye rahatsızlık beyan ediyorlar. Burada herkesin eteğindeki taşı ortaya koyması, sağlıklı bir tartışma içinde seçilmiş bir cumhurbaşkanı, halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı gerçekliğinden sonra bu meseleyi başkanlık sistemini de öncelikli olarak konuşmamız lazım" değerlendirmesinde bulundu. 
YENİ ANAYASA
Temel meselenin yeni bir anayasa olduğuna işaret eden Davutoğlu, şöyle devam etti:"Ben sistemi boşlukta tasavvur etmeyi doğru görmüyorum. Her zaman siyaset yazdığım makalelerde de mekanizmalardan önce değerler, ilkeler ve zihniyet gelir. Mekanizmayı değerli kılan o zihniyettir. Şu anda yapmayı hedeflediğimiz şey şu, şimdi başbakan olarak bu ülkede önümüzdeki dönemle ilgili olarak birincisi ben görevi sayın cumhurbaşkanımızdan devraldım. Kendime biçtiğim hedefler var. Bir; ülkede herhangi bir hükümet değişimi olmuş gibi bir intiba olmadan hükümet işlerinde sürekliliği sağlamak. Hamdolsun Türkiye büyük bir değişim yaşadı. Ben Yunanistan’a gittiğimde sayın Samaras’la görüşmem esnasında oradakiler sordu, 'Avrupa’da bir değişiklik kriz doğururken sizde cumhurbaşkanlığı makamı el değiştirdi, başbakanlık makamı el değiştirdi, AK Parti genel başkanlığı el değiştirdi' diye. Bu Sayın Cumhurbaşkanımızın basiretiyle ve benim bu basirete verdiğim katkıyla ortaya çıktı ve şu ana kadar da hükümet işlerinde tek bir aksaklık olmasın diye her an omzumda ağır bir yük hissediyorum. Birinci hedefim buydu. Bu sağlandı. Türkiye’de kimse hükümet krizi çıkaramadı ve çıkaramayacak.
İkincisi, AK Parti içinde hiçbir surette 12 yıllık karizmatik liderlikten sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın, AK Parti’nin ahenginde bir sıkıntı olmaması ve AK Parti’nin her süreci doğrudan yönetebilme kabiliyetini muhafaza etmemiz gerekiyordu. Elhamdülillah... Kritik süreçlerden geçtik, ne senaryolar ürettiler. Ben hepsini dün MKYK’da söyledim arkadaşlara. Hepsini takdir ettiğimi ifade ettim. Üç dönemini tamamlayan arkadaşlarla ilgili ne tahrikler yapıldı, ne psikolojik operasyonlar yapıldı. Ne olacaklar diye. Hiçbirisi dava ve ahlakını küçük hesaplara feda etmediler. Dün MKYK’da zikrettim, hepsini buradan bir kez daha takdirle anıyorum. Bazı bakan arkadaşlarıma 'görevlerinin yerine başka arkadaşları düşündüm' dediğimde bir tanesi itiraz etmedi hükümeti kurarken. Şu anda AK Parti her zamanki gibi güçlüdür. Kimse de AK Parti’nin gücünden tereddüt edemez, seçim anketleri vesaireler ortada.Üçüncüsü Türkiye’yi suhuletle haziran seçimlerine götürmemiz ve çok güçlü bir meşruiyetle halktan bu yetkiyi tekrar almamız... "
"ŞU ANKİ ANAYASA İNSANI HEDEF ALMIYOR"
Davutoğlu, halktan yetkiyi aldıktan sonra dördüncü hedefinin yepyeni bir anayasa olduğunu belirtti. "Kısa, öz, millete güvenen, insanı öne çıkartan, hiçbir kısıtlayıcı hüküm taşımayan, insan haklarını temel alan yeni bir siyaset zihniyeti felsefesi öngören" ifadelerini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti:"Anayasaların esası şudur: Bir, neyi hedef aldığı önemli. Bizim şu anki anayasa insanı hedef almıyor ya da insanı odak almıyor. Devleti odak alıyor. Bir özgürlük veriyor sonra iki paragraf o özgürlüğü nasıl kısıtlayacağını anlatıyor. Okumaktan bazen sinirleniyorum. Çünkü ne kadar bütün hinlikler düşünülerek o özgürlükler nasıl kullanılmayacak onu formüle etmek için uğraşmışlar. Yine öyle bir anayasa olmalı ki halka güveni yansıtmalı. Detaya girmemeli. Halkın iradesine, halkın seçtiği kişilere güveni yansıtmalı. Bu anayasa yansıtmıyor." 
"NİYET, İYİ BİR NİYET DEĞİL"
Seçim kampanyasında ana unsurun yeni anayasa olacağını dile getiren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:"Ama yeni anayasayı sadece başkanlık mekanizmasına değil, esas itibarıyla bu yeni siyasi anlayışa yeni Türkiye’nin özgürlükçü, ön alıcı ve kısıtlamayan alana odaklamak. Başkanlık sistemi buna dayalı olursa ki öyle olmalı hiçbir zaman otoriter olmaz. Ama böyle bir çerçeve çizmeden başkanlık sistemini değil parlamenter sistemi getirseniz o da otoriter olur. Çünkü parlamenter sistemde yasama ile yürütme o kadar iç içedir ki nihayet başbakanın kontrolündeki parlamento grubu istediğini yaptırabilir. Otoriterleşmeye mütemayil kavramını yıkmak için söylüyorum. Bunu belirleyecek olan şey, öyle bir anayasal çerçeve olmalı ki güçlerin kuvvetler ayrılığı prensibini benimsemeli. Hiçbir kuvvet denetimsiz olmamalı. Başkanlık sisteminde denetimli, işte Obama’nın büyükelçi tayin ederken bile bir denetimi var. Tek kuruş para harcasa hesabı soruluyor Kongre'de. Bu cumhurbaşkanımızın zikrettiği gibi tek kamaralı olsa da aynıdır, aynı olmalıdır, hiçbir şekilde başkan ya da başbakan, başkanlık sistemi ya da parlamenter sistem denetimsiz ve hesap vermeyecek bir gücü kullanmamalı, kullanamaz zaten. Biz başkanlık sistemi darken hiçbir zaman böyle bir sistem tasavvur etmiyoruz zaten. Bir kişinin bütün yetkiyi…"
"ANAYASA HERKESİN KATILIMIYLA OLURSA İYİDİR"
Davutoğlu, 'başkanlık sistemi olursa Erdoğan gelecek ve o idare edecek' şeklinde varsayımların olduğunu dile getirerek, aslında bu değişimin muhalefet için yeni bir şans olduğunu belirtti.
Davutoğlu, şunları ifade etti:"Hiç kendilerine güvenmedikleri için başkanlık sistemi olursa yine AK Parti, AK Parti’den aday olarak da Sayın Erdoğan seçilir. Varsayım bu. Aslında bu varsayımın kendisi dahi muhalefetin ne kadar özgüven eksikliği içinde olduğunu gösteriyor. Diyelim cumhurbaşkanımız devam ettiğinde 5 sene daha orada. Diyelim başkanlık sistemine geçildi, yeniden seçim yapılmak durumunda, yeni bir siyasal sistem... O zaman şansınızı denersiniz. Hayır, mesele o değil. Mesele bir şekilde ister parlamenter sistem olsun şimdiye kadar olduğu gibi, başbakanı Demokles’in kılıcı altında tutmak, seçilmiş cumhurbaşkanını da Demokles’in kılıcı altında tutmak. Niyet iyi bir niyet değil. "
Hedefilerinin seçimde anayasayı değiştirecek güce ulaşmak olduğunu anlatan Davutoğlu, buna ulaşmak için de ilkeleri, prensipleri, mekanizmalarla birlikte ve onunla zikretmek. Önemli olan, yeni anayasanın hangi temelde inşa edileceği... Bir gecekondudan değil, devletten bahsediyoruz. Hiçbir meseleyi temeli doğru olmadan tartışmamalıyız ve soğukkanlı bir şekilde ele almalıyız her meseleyi. Anayasanın da temeli insan. Bugün varız, yarın yokuz. Hiçbirimiz olmayacağız. Ne liderler geçti, uzun dönem iktidarda kalacağı düşüncesinde olan, kalmadılar. En doğru olanı konuşarak, anlaşarak, prensipleri tartışarak, 'Sayın Erdoğan olmasın da ne olursa olsun. AK Parti’nin önüne engel çıkaralım da ne yapılırsa yapılsın, sonuç ne olursa olsun' diyerek bir ülkeye katkıda bulunulmaz. Biz inşallah haziran seçimlerinde anayasa değişikliği yapacak güce ulaşırız. Ulaşacağız. Şu anda birinci hedefim bu. Halkın önüne çıkıp oy isteyecek kişi olarak hedefim bu. O hedefe geldiğimizde o zaman bütün bu çerçevede özgürlükçü bir anayasanın altyapısını mümkün olan en geniş mutabakatla sağlamak. Anayasa herkesin katılımıyla olursa iyidir."
Davutoğlu, "Baskıcı, otoriter" dedikleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, başbakanlığı döneminde Uzlaşma Komisyonu’na partilerin oranına bile bakmadan, herkesin 4 temsilci vermesini istediğini dile getirerek, şunları kaydetti:"(Ben birinci partiyim, oranıma göre şu kadar alacağım) diyebilirdi ama demedi. Anayasada otoriter bir tutum takınılmaz. Anayasada herkesin kanaati alınır ki cumhurbaşkanımız bu erdemli tavrı gösterdi. Peki muhalefet aynı erdemli tavrı gösterdi mi? Bizim başkanlıkla ilgili bütün AK Parti müktesabatında diyeyim, dogmatik bir tutumu olmadı. Yani 'şu olsun' diye bir şartlanmış içinde bakılmadı.
Uzlaşma Komisyonu kurulduğunda ilk defa başkanlık teklifini bu tartışmalardan önce, bütün belgeleri getirttim. Arkadaşlar biz yeni bir parti değiliz, 'AK Parti 2001 1 Ağustos’ta Afyon’da yapılan toplantıdan sonra üretilen bütün belgeleri bana getirin' dedim. Hepsini okudum. Biz burada kendi geleneğimize sahibiz, bu gelenek içinden geliyoruz ve güçlü bir siyasi gelenektir AK Parti. Ben şimdi iliklerime kadar hissediyorum gittiğim her yerde. Halkla iletişim kurmak bakımından oradaki teşkilatların bağları itibarıyla Türk siyasi tarihinde AK Parti kadar organik bir parti yoktur. Kendi ilişkileriyle organik, doğallığı itibarıyla organik... Bitki anlamında, onlara kıyasen söylüyorum. Böyle bir organik yapı, iyice düşünür, tartışır, konuşur. Nitekim yaşadığı zorluklar ve tecrübeler üzerinden 2007’de parlamenter sistemi öne çıkartırken hemen sonrasında baktı ki başka çözüm yok. O kriz bizi halkın cumhurbaşkanını doğrudan seçmesini ve şimdi de seçilmiş bir cumhurbaşkanı seçilmiş başbakan noktasına getirdi. Ha şu haklı bir kaygıdır, Sayın Cumhurbaşkanımızın vurguladığı kaygı da toplumda olan da bugün keşmekeş, kaos çıkarmak için yazılmış anayasa diyeyim ve denetlemeye dayalı anayasa başka otorite elinde çok krize sebebiyet verir, Sezer-Ecevit krizinde olduğu gibi.
O zaman bunun sürdürülebilme imkanı yoksa hepimiz bunu soğukkanlılıkla tartışalım. Başkanlık sistemi de özgürlükçü olur, parlamenter sistem de olabilir ama ona önyargıyla yaklaşmadan… Sanki parlamenter sistem savunucuları Türkiye’de bu uygulanıyormuş gibi savunuyorlar. O da yok, o zaman anayasaya biz seçim beyannamemizde ve seçime giderken ısrarla 'yeni anayasa' diyeceğiz. Bu yetki çatışmasına yol açan anayasal çerçeveyi tartışmaya açacağız. Sonrasında da başkanlık sistemini bu bağlamda ele alacağız. Yani mesele bu anayasal sistem içinde veya özgürlükçü olmayan bir anayasal sistem içinde gücü bir kişinin elinde toplamak değil. Ne cumhurbaşkanımız bunu ister ne ben isterim ne de Türkiye’de aklı başında bir siyasi sadece kendi geleceği için bir şey tasavvureder..."
Başkanlık sistemine ilişkin açıklamalarda bulunan Davutoğlu, sistemin ön yargı ile yaklaşılmadan tartışılması gerektiğini söyledi. Davutoğlu, muhalefet partilerine tavsiyede bulunarak, "Bir kere öncelikle ön yargılarından arınsınlar. Bu AK Parti karşıtlığı, Erdoğan karşıtlığına yönelik söylemin şu ana kadar onlara bir hayrı olmadı. Bundan sonra da olmaz. 'Her şeyi tartışmaya hazırız' desinler" ifadesini kullandı.
Devletlerin kuruluşunda kritik aşamalar olduğunu anlatan Davutoğlu, "Eğer Osmanlı, Fetret Devri'ni yaşamasaydı, daha sonra fethe kadar gidecek devleti inşa edemezdi. Fatih Sultan Mehmet'in kanunnameleri ve İstanbul'un fethi olmamış olsa Kanuni Sultan Süleyman dönemini, bakın yine yaklaşık 100 yıl sonraya giden temel taşları dökülmezdi. Ben, 'Fetret'i bitiyoruz' dedim. 'AK Parti ile bitirdik' dedim" değerlendirmesinde bulundu.

 

 
Davutoğlu Bank Asya olayını değerlendirdi
 
Balçova maçını Kosif yönetecek
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
SP kongreye hazırlanıyor
Saadet Partisi 5.Olağan Erzurum il kongresi Genel Başkan Prof.Dr. Mustafa ...
Oltu Ziraat Odası başkanını seçti
Oltu Ziraat Odası Başkanlığına Mehmet Ali Yüksel seçildi.
Aziziye’den Pendik’e kardeşlik köprüsü
Aziziye Belediyesi ile İstanbul’dan kardeş olan Pendik Belediyesi’nin ...
 
ESTP zirvesinde göç ve seçim konuşuldu
Erzurum Sivil Toplum Platformu (ESTP) tarafından düzenlenen toplantıda ...
Elazığ’da düştü, Erzurum aynı kaldı
YSK, seçim çevreleri ve milletvekillerinin illere göre dağılımını açıkladı. ...
Yeşilyurt başvuru takvimini açıkladı
AK Parti Erzurum İl Başkanı Fatih Yeşilyurt Milletvekilliği Aday Adaylığı ...
 
Merkez Parti’den bir istifa daha
Merkez Parti Erzurum Kurucu İl Başkanı Mustafa Yıkıcı görevinden istifa etti.
Sekmen Rektör Coşkun’u ağırladı
Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Selçuk Coşkun, Erzurum Büyükşehir ...
Sekmen: ‘Göçü tersine çevireceğiz’
M.COŞKUN-Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, “Göçü tersine çevirmek ...
 
PALANDÖKEN
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurumspor’un Yeni Sezon Önceliği:

a. Ligde kalmak
b. Playoffa kalmak
c. İlk iki için mücadele


Sonuçları göster Anket arşivi
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeKünye FacebookFacebook TwitterTwitter Günün HaberleriGünün Haberleri