ERZURUM (İHA) - Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen Iğdır'daki "casusluk" soruşturması kapsamında 10'u tutuklu 11 sanık hakkında hazırlanan iddianame tamamlandı. İddianamede, sanıkların "Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı, sınırdaki askeri karakollar ve bazı kamu binalarının yerleri ile bir çok kurumun yöneticisi hakkında topladıkları belge ve bilgileri menfaat karşılığında İran gizli servisi elemanlarına verdikleri" ileri sürüldü.
Erzurum 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunulan 115 sayfalık iddianamede, 2 İranlının da arasında olduğu 10 tutuklu sanık ile tutuksuz 1 sanık hakkında 5237 Sayılı TCK'nın 328/1 maddesi uyarınca 20 yıla kadar hapis cezası istendi. İddianamede şüphelilere, "Devletin Gizli Kalması Gereken Bilgilerini Siyasal veya Askeri Casusluk Amacıyla Temin Etme" suçu yöneltildi.
İddianamede, şüphelilerinin birbirleri ile yaptıkları görüşmelerde, İran İslam Cumhuriyeti Devleti görevlilerinin, İran'a gerek ticari amaçlı giden, gerekse gezi amaçlı giden Türk vatandaşlarının gümrük kapısında yaşamış oldukları zorluklardan yararlandıkları belirtildi. İddianamede, İran'daki asayiş olayları neticesinde karşı karşıya kaldıkları zor durumlarda yardım edecekleri vaadiyle ya da ticari ilişki bahanesiyle Türk vatandaşları ile irtibata geçtikleri, yapmış oldukları yardım neticesi ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti'ne ait askeri ve siyasi bilgileri casusluk amacıyla bu kişilerden bilgi istedikleri, bilgi karşılığında zaman zaman Türk vatandaşlarına para verdikleri iddia edildi.
"ASKERİ CASUSLUK"TAN 20 YIL HAPİS İSTEMİ
İran'daki şahısların Türkiye'de irtibat içerisine girdikleri şahıslar için ayrı ayrı telefon numarası kullandıkları, sadece aynı şahısları aradıkları bilgisine yer verilen iddianamede, şu tespitler yer aldı:
"Türkiye'deki şahısları ararken diğer şahıslar için kullandıkları telefonlardan aramadıkları, şüpheli şahısların araç, ev ve üst aramaları neticesinde elde edilen telefonlarında ve sim kartlarında İran'lı şahıslar adına kayıtlı olan telefon numaralarının akrabalık ve komşuluk ilişkisi içerisinde olan şahıslar haricinde farklı farklı telefon numaraları olduğu anlaşılmıştır. Türkiye'deki şahısların birbirleriyle akrabalık ve komşuluk ilişkisi olanlar haricinde her hangi bir suç ve suç unsuru bakımından bağının olmadığı, bir birleriyle soruşturma kapsamındaki suç bakımından irtibatlı olmadıkları ancak İranlı şahıslara bağımsız olarak bilgi sızdırdıkları, şüphelilerin ülkemizin güvenliği, iç ve dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibari ile gizli kalması gereken bilgileri, siyasal ve askeri casusluk maksadı ile temin ettikleri, devlet sırları ve devlete ait stratejik yerlere ait bilgileri İran'a bildirdikleri ve bu amaçla faaliyet içerisinde oldukları, şüphelilerden Shahram Zargham Khoi ve Mohammed Reza Esmaeilpour, Ali Melek isimli kişilerin İran İslam Cumhuriyeti adına ülkemizde casusluk faaliyet içerisinde olan görevliler oldukları anlaşıldığından, TCK'nın 328/1 maddesi uyarınca cezalandırılmalarına…"
"BİLGİLER İRAN GİZLİ SERVİSİNE"
İddianamede, sanıkların "Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı, sınırdaki askeri karakollar ve bazı kamu binalarının yerleri ile bir çok kurumun yöneticisi hakkında topladıkları belge ve bilgileri menfaat karşılığında İran gizli servisi elemanlarına verdikleri" savunuldu. Soruşturmada, ele geçirilen fotoğraf, kamera görüntüleri ve çok sayıda belgenin yer aldığı iddianamede, bu kişilerin İranlı ajanlarla yaptıkları görüşmelerin içeriğine de yer verildi. İddianamede, söz konusu görüntülerde yer alan şahısların çeşitli askeri noktaların görüntülerini çektikleri, yasa dışı yollardan elde ettikleri çeşitli belgeler ve fotoğrafları İranlı ajanlara verdikleri, TSK'nın genel yapılanmasıyla ilgili bilgi aktardıklarının tespit edildiği vurgulandı. 19 Ağustos 2011 günü saat 10.00 sıralarında 04 D .... plaka sayılı beyaz renkli Ford transit aracın içerisinde bulunan şahısların kamu kurum ve kuruluşlara ait binalara ait görüntüleri kamera ve fotoğraf makinesi ile çektikleri bilgisine ulaşıldığı ve bahse konu aracın Iğdır'da takibe alındığı belirtilen iddianamede, Cumhuriyet Savcısının talimatları doğrultusunda araç ve şahıslarda yapılan aramada fotoğraf makinesi, GPS yön belirleme cihazı ve el kamerası tespit edildiği, şahıslarında rızası alınarak yapılan incelemede kamerada MİT, Askerlik Şube Başkanlığı, Tuzluca İlçe Emniyet Amirliği lojmanları, Tuzluca Kaymakamlık binası, Tuzluca Devlet Hastanesi, Yol üzerinde bulunan baz istasyonları ile çekilmiş toplam 143 fotoğraf saptandığı, GPS cihazında yapılan incelemede 403 adet koordinatın bulunduğu bildirildi.
İddianamede, şüphelilerin, bölgedeki devlet binalarıyla birlikte anten vericilerinin fotoğraflarını da çektiği belirtildi. Şüpheliler, devlet binalarının farklı açıdan çekilen fotoğraflarını, "Makinenin deklanşörüne tıklayınca fotoğraflar otomatik olarak art arda gelmektedir. Göstermiş olduğunuz fotoğrafların sıralı bir şekilde olmasının sebebi budur" ifadeleri ile açıkladı. Asansör ve otomatik kapı yapan şirkette çalıştıklarını ve ticari amaçlı Türkiye'ye geldiklerini savunan İranlı şüphelilerin üzerinde ele geçirilen kameradaki görüntülerde İran'daki bir karakolda PJAK operasyonu sırasında yakalanan teröristten alınan ifadelerin yer alması dikkat çekti.
"ASANSÖR VE OTOMATİK KAPI İÇİN FOTOĞRAF ÇEKTİM"
Şüpheli Shahram Zargham Khoei, verdiği ifadede suçlamaları kabul etmeyerek, asansör ve otomatik kapı üreten bir şirkette çalıştığını, söz konusu fotoğrafları çalıştığı şirket için çektiğini, fotoğraf makinesindeki 143 adet görüntünün 20-30 tanesinin devlet binası ait olduğunu, söz konusu GPS'in geçtikleri yolları işaretleyerek tekrar aynı güzergahı kullanmak üzere kullandıklarını iddia etti. İran’daki askeri binaların çok katlı olduğunu, askeriyeye ait binalarında asansör ihtiyacı olabilecek bina olmadığını ispatlamak amacıyla Iğdır Askerlik Şube Başkanlığı'nın fotoğraflarını çektiğini öne süren Khoeı, "Fotoğraf çekerken de özellikle binayı gösteren levhayı çekmemin amacı buranın askeriyeye ait bina olduğunu ispatlamak, başkada bir amacım yoktur" dedi.
Şüpheli Mohammad Reza Esmaeilpour Ali Malek de, Khoei'nın ifadesini tekrarlayarak, "Üzerimizde bulunan GPS cihazı benim değil, çalıştığım şirkete aittir. Bu cihaza biz sadece gitmiş olduğumuz şirket adına fotoğraflama yaptığımız yerlerin koordinatlarını kaydettik. Bu sayede şirket gittiğimiz yerleri GPS aracılığıyla bizlerin nerelere gittiğimizi takip edebilmektedirler. İran'a tekrardan dönüldüğünde GPS cihazı şirkete veriliyor; şirket çekilen fotoğraflarda eğer ki işine yarayacak bir model görürse Türkiye'ye gelerek GPS vasıtasıyla belirli koordinatlara göre yer tespit edebilmektedirler" dedi.
Telefon konuşmalarının dökümlerine de yer verilen iddianamede, sanıkların Türkiye'nin güvenliği, iç ve dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibari ile gizli kalması gereken bilgileri, siyasal ve askeri casusluk maksadı ile temin ettikleri, devlet sırları ve devlete ait stratejik yerlere ait bilgilerin başka ülkelere bildirdiklerinin ve paylaştıklarının değerlendirildiği belirtildi.