Erzurum Sivil Toplum Platformu (ESTP) Başkanı A. Mustafa Güvenli, terör ve bölge ekonomisi üzerine birbirinden önemli tespitlerde bulundu. Güvenli, terör olayları yüzünden bölgede yaşanan tedirginlik ve bu durumun ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini sıraladı.
GÜVENLİ’NİN DEĞERLENDİRMESİ
ESTP Başkanı Mustafa Güvenli, terör ve bölge ekonomisine olumsuz etkileri üzerine şu değerlendirmede bulundu:
“Türkiye’de ikliminden bitki örtüsüne, yükseklik farklılıklarından yüzey şekillerine, ulaşım imkânlarından hammadde teminine varıncaya kadar coğrafi, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel birçok faktör, bilindiği üzere bölgelerin kalkınmışlık düzeyine doğrudan etki etmektedir.
Birçok bölgemizde bu faktörler avantaj olarak değerlendirilip kısa, orta ve uzun vadede katma değere dönüştürülürken, Doğu Anadolu Bölgesi’nde maalesef aynı durum söz konusu değildir.
Sosyo-ekonomik açıdan ele alındığı zaman zaten görülecektir ki; Doğu Anadolu Bölgesi, milli gelirden dış ticaret paylarına, istihdam ve işsizlik oranlarından sanayi, turizm, tarım, hayvancılık ve ticaret hacimlerine ve hatta yaşam kalitesine kadar Türkiye standartlarının çok altında yer tutan illerden oluşmaktadır.
Herkesin malumudur ki, bu bölge uzun yıllar boyunca kamu yatırımlarından yeterince nasiplenememiş, ilaveten bölge illerindeki ekonomik aktiviteler ve dış dünyayla olan bağlantıları da sınırlı düzeyde kalmıştır.
Özellikle son 10 yıl içerisinde bu eksikliklerin telafisine yönelik olarak önemli adımlar atılmışsa da, bölgesel kalkınmayı sağlayabilecek düzeylere ne yazık ki ulaşılabilmiş değildir.
Bunun en önemli sebebi ise, bu bölgede kalkınmayı mümkün hale getirebilmek için ekonomik faaliyetlerin barış ve huzur içerisinde sürdürülebilmesine duyulan ihtiyaçtır ve asıl temel sorun bize göre budur.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde uzun yıllar mücadele edilen terör yüzünden bir türlü cazibe kazanamayan ve ilaveten elindekileri de kaybetmeye başlayan Doğu Anadolu Bölgesi’nde son zamanlarda kalkınma umutları yeniden yeşermişse de, tekrar baş gösteren terör olayları yüzünden bir kez daha içe kapanma döneminin eşiğine gelinmiştir.
Yani girişimci sayısının zaten düşük ve yetersiz olduğu bu bölge, artan terör hadiseleri yüzünden yatırımcıların ilgi alanından tamamen çıkmaya başlamıştır. Öyle ki; yurt içi ve yurt dışından ticari bağlantıları olan bölgedeki birçok işadamı, aklın ve mantığın almadığı çeşitli mali yaptırımlara muhatap olmak zorunda kalmıştır.
Bunu bir örnekle açıklayacak olursak: Bölgede ekonomik faaliyetleri bulunan işadamı bir dostumuz, yıllardır çalıştığı firmayla olan ticari münasebetini kesiyor ve başka bir firmaya yöneliyor. Bu firma, alım-satım ve para transferi gibi işlemlerde kullanmak amacıyla bahse konu işadamına mail order formu gönderiyor. İşadamı dostumuz da, önceden çalıştığı firmayla böyle bir yöntem izlemediklerini ifade ediyor. İlgili firma yetkilisi ise, bölgedeki terör olaylarından yola çıkarak, bu uygulamanın Doğu’ya has bir tedbir olduğunu dile getiriyor.
Görüldüğü gibi terör yüzünden bölgeye ve bu bölgedeki girişimcilere olan bakış açısı bile daha şimdiden değişmeye ve sermaye sahiplerince Doğu’daki illere yönelik güya tedbir planları oluşturulmaya başlanmıştır. Müdahale edilmediği takdirde kuşkusuz bu tarz tedbir planları çok daha geniş kesimlere yayılacak ve bölgedeki girişimcilerin adeta eli-kolu bağlanacaktır. Böyle bir hal içerisinde de, en önemli ekonomik gösterge olan parasal devinim akamete uğrayacak ve deyim yerindeyse bölge kendi kaderiyle baş başa bırakılacaktır.
Bu, şu demek olacaktır:
• Nüfusun çok önemli bir bölümünün tarım ve hayvancılık sektörlerinde istihdam edildiği bölgede tarımsal üretim ve katma değer olduğundan da daha fazla dibe vuracaktır.
• Son dönemlerde uygulanan teşvik politikalarıyla canlanan istihdam oranları yeniden gerileyecek ve kayıt dışı ekonomi tavan yapacaktır.
• Sınır ticareti girişimleri sayesinde bölgede oluşturulmaya başlanan ‘olumlu algı’ yerini ‘karamsarlığa’ bırakacak ve bölgenin dış ticaretten pay kapma umudu yer ile yeksan olacaktır.
• Denizlere olan uzaklığına rağmen kış turizmi başta olmak üzere doğa, kültür ve tarih turizminin merkezi olma potansiyelini taşıyan bölge, bu nimeti de değerlendiremeyecek ve önemli bir cazibe kaybını da bu alanda yaşayacaktır.
• Terör yüzünden siyaset ve sivil toplum etkisizleşecek, toplumda devlete güven kaybı başlayacak ve zamanla duyarsızlık karşımıza çok büyük bir sorun olarak çıkacaktır.
Bu ve bunun gibi örnekleri çoğaltmak pekâlâ mümkündür. Özetle; Doğu Anadolu Bölgesi çok çetin bir dönemeçten geçmekte ve deyim yerindeyse içinde bulunduğumuz süreç itibariyle bir ‘var olma’ mücadelesi vermektedir. Bu sebeple bölgede yanmaya başlayan bu ateşe bir an önce su serpilmeli, gerekli tedbirlerin alınması suretiyle Doğu’nun elinden sıkıca tutulmalıdır. Aksi halde bu ateş sadece düştüğü yeri değil, bölgenin tamamını yakacaktır.”