Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun 22. Olağan Genel Kurul toplantısında bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeni Anayasa tartışmalarına değinerek, “Yeni Anayasa meselesi, aslında tam anlamıyla bir memleket meselesidir. Türkiye tarihinde ilk defa siyasetçilerin iradesiyle bir sivil Anayasa yapabileceği bir dönem açıldı. 1 Kasım’da önümüze açılan yeni dönemi, hep birlikte en iyi şekilde değerlendirmeli, fırsata çevirmeliyiz. Bu tarihî fırsatı değerlendirmek, ‘Yeni Anayasa’nın altında imzası olan herkese, sadece şeref kazandırır. Gelin bu şeref 26’ncı Dönem Meclis’ine, bu Meclis’te görev alan milletvekillerine nasip olsun” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (TÜRK-İŞ) 22’nci Genel Kurulu’na katıldı. Ankara Büyük Anadolu Otel’de gerçekleşen, konfederasyon bünyesindeki sendika temsilcilerinin ve yöneticilerinin katıldığı genel kurulda Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
Gerçekleşen kurulun hayırlı olmasını dileyerek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Emekleriyle, alın terleriyle bu ülkenin gelişmesine, kalkınmasına, büyümesine, güçlenmesine katkıda bulunan işçi kardeşlerimin her birinin o pak alanlarından öpüyorum” dedi.
“BİZİM İNANCIMIZDA EMEK KUTSALDIR”
İnancımızda emeğin kutsal olduğunu, çalışanın hakkının alın teri kurumadan, tam ve zamanında verilmesini tavsiye eden bir dinin mensupları olduğumuzu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin en köklü işçi sendikaları konfederasyonu olan TÜRK-İŞ’in, büyük bir misyonun sahibi olduğunu söyledi ve “TÜRK-İŞ, ideolojik saplantıların değil işçilerin hakkını, hukukunu, emeğin gücüyle ve meşruiyet sınırları dâhilinde koruduğu sürece, inanıyorum ki, çok daha güçlü, çok daha etkili bir yapı olacaktır” diye konuştu.
Geçmişte, işçinin hakkını savunmak yerine işçiyi istismar eden partilerin, sendikaların, konfederasyonların ve sendika ağalarının görüldüğüne işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, halen Türkiye’deki işçilerin sadece yüzde 11,2’sinin sendikalı olmasında, sendikalara duyulan bu güvensizliğin rolünün olduğuna dikkat çekti.
“1 MAYIS’I RESMEN İŞÇİ BAYRAMI İLAN ETTİK”
Başbakanlığı döneminde, işçi bayramı olarak kutlanması için uzun yıllar mücadele verilen 1 Mayıs’ı, yasal düzenlemeleri yerine getirerek işçi bayramı olarak ilan ettiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Mayıs bahanesiyle ülkenin ve milletin huzurunu kaçırmak için uğraşanları, bu düzenlemenin durdurmadığını belirtti ve şunları söyledi: “Üniforma giyerek, marjinal örgütlerin flamalarını taşıyarak, yüzlerini gizleyerek, ellerinde molotoflarla, sopalarla, taşlarla yollara düşen bu kişilerin amacı, en başından belli zaten. Kaos çıkarmak, terör estirmek ve bu şekilde dikkat çekmek… Amaçları bu… Maalesef bizim medyamız ve aralarında sendikaların da bulunduğu bir takım sivil toplum kuruluşlarımız da, bu güruha sahip çıkıyor, onlara eylem zemini hazırlıyor. Hâlbuki medya bu şovları görmese, bunları parlatmasa, diğer gruplar bu provokatörleri aralarına sokmasa, inanın hiçbiri sokağa inmeye dahi cesaret dahi edemez.”
Bu sıkıntıların aşılacağını, geçen 13 yılda yaşananlara bakıldığında umutlu olmak için pek çok sebebin bulunduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yönetime geldiklerinde 184 lira olan asgari ücretin bugün 1000 lira olmasını, 66 lira ile 376 lira arasında olan emekli maaşlarının tabanlarının bugün 785 lira ile 1514 lira arasında olmasını örnek gösterdi ve bu rakamların yakın zamanda daha da yükseltileceğini açıklayarak, “İşte emekçi dostu olmak budur” diye ekledi.
“KANAATİ HER ZAMAN İŞÇİDEN BEKLEMEYİN, İŞVEREN OLARAK SİZ DE KANAATTEN YANA OLUN”
G-20 zirvesinde iş dünyasına yönelik ‘Kazancınızı çalışanlarınızla paylaşın’ yönündeki tavsiyesini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle inandığı için o tavsiyede bulunduğunu belirtti ve konu ile ilgili düşüncelerini açarak çağrısını sürdürdü: “Bizim değerlerimizin içinde ‘kanaat’ kavramı var. Kanaati her zaman işçiden beklemeyin. İşveren olarak siz de ‘kanaat ekonomisi’ni bir öğrenin, kanaatten yana olun. Eğer işverenler olarak ‘kanaat ekonomisi’ne inanırsak, inanıyorum ki o zaman terini kendine sermaye ve kazanç edindiğin bu insanlarla paylaşıma girdiğin andan itibaren kazancın da bereketlenecektir. Buna aynı zamanda ben ‘bereket ekonomisi’ diyorum.”
“BU ÜLKEDEN GİDEN HER ŞEY HEPİMİZDEN GİDİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, herkesin aynı gemide olunduğu bilinciyle hareket etmesi gerektiği söyleyerek, “Ülkemizi, ne bölücü terör örgütüne, ne paralel devlet yapılanması çetesine, ne dış düşmanlarımıza, ne de sadece kendi çıkarları ve hırsları için bunlara destek olanlara bırakmayacağız” dedi ve devam etti: “Türkiye bizim, hepimizin… Bu ülkede ne varsa hepimizin… Bu ülkeden giden her şey de hepimizden gidiyor. Onun için bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız.”
7 Haziran seçimlerinin Türkiye için önemli bir tecrübe olduğunu ve 1 Kasım seçimlerinde milletin, tercihini yeniden istikrar ve güven ikliminin devamından yana kullandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi artık önümüze bakma zamanıdır. Çünkü Türkiye, son 1,5 yılda yaşadığı 3 önemli ve kritik seçim sebebiyle, adeta yorgun düştü. Bundan sonra yeniden 2023 hedeflerimize yoğunlaşmalı, yavaşlayan projelerimizi hızlandırmalı, yeni projelerimizi süratle hayata geçirmeliyiz. Cumhurbaşkanı olarak ben, tüm bu çalışmalarında Hükûmetimizin ve Başbakanımızın sonuna kadar yanındayım” sözlerine yer verdi.
“ÜLKEMİN VE MİLLETİMİN ALEYHİNE OLACAK HİÇBİR KONUDA TARAFSIZ OLAMAM”
Siyasi erkler arasında uyuma işaret eden bu ifadelerinin ardından birilerinin, ‘Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olması gerekir.’ şeklinde cümleler kuracağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben, ülkemin ve milletimin aleyhine olacak hiçbir konuda tarafsız olmam, olamam, bunun bilinmesi lazım. Benim tarafım, ülkemin ve milletimin yanıdır” dedi ve aslında tüm bu sıkıntıların temelinde mevcut Anayasa’nın yattığına dikkat çekti.
Bunu herkesin bildiğini; konuyu kişiselleştirenlerin, Türkiye’nin ihtiyacı olan yeni Anayasa’ya kavuşmasını da engellediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu tavırlarından dolayı her seçimde milletimizin karşısında mahcup olmalarına rağmen, inatlarından vazgeçmiyorlar” ifadesini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakanlığı döneminde yeni Anayasa ile ilgili yaşanan süreci özetleyerek verdikleri çabayı hatırlattı ve şöyle devam etti: Mesele ne biliyor musunuz? Biz üzüm mü yiyeceğiz, bağcıyı mı döveceğiz. Gelin biz milletçe bu üzümü yiyelim, Anayasamızı yapalım. Bir darbe Anayasası ile geleceğe yürümeyelim, milletin Anayasası ile yürüyelim. Mesele bu.”
“YENİ ANAYASA MESELESİ, TAM ANLAMIYLA BİR MEMLEKET MESELESİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeni Anayasa meselesinin, tam anlamıyla bir memleket meselesi olduğuna işaret ederek, “Türkiye tarihinde ilk defa siyasetçilerin iradesiyle bir sivil Anayasa yapabileceği bir dönem açıldı. 1 Kasım’da önümüze açılan yeni dönemi, hep birlikte en iyi şekilde değerlendirmeli, fırsata çevirmeliyiz. Bu tarihî fırsatı değerlendirmek, Yeni Anayasa’nın altında imzası olan herkese, sadece şeref kazandırır. Gelin bu şeref 26’ncı Dönem Meclis’ine, bu Meclis’te görev alan milletvekillerine nasip olsun” çağrısında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, Suriye’de yaşanan iç savaş sonrasında yaşanan gelişmelere de değinerek, krizin bölgesel olmaktan çıkıp küresel bir sorun haline dönüştüğünün altını çizdi ve “Bölgede yaşanan olaylar, uzun süre, sadece Suriye halkının ve oradan gelen insanlara kucaklarını açan komşularının sıkıntısı olarak görüldü. Dünyanın adeta sırtını döndüğü, görmezden, duymazdan geldiği Suriye krizi, nihayet teker teker her ülkenin kapısını çalmaya başladı” diye konuştu.
“380 BİN İNSANI ÖLDÜREN, KATİL ESED’İN DAVETİNE İCABET ETMEYE MECBUR DEĞİLSİNİZ”
Suriye’nin, Türkiye’nin 911 kilometre sınıra sahip komşusu olmasının yanı sıra halklarının da binlerce yılı bulan ortak geçmişe sahip olduğu bir coğrafya olduğuna ve bu yüzden orada olanları yok sayamayacağına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: Onun için diyorum; Rusya Suriye’de ne arıyor? Neymiş; BM’nin kendilerine verdiği yetki varmış. Neymiş o yetki? Eğer o ülkenin yönetimi eğer davet ederse gidilirmiş. Oraya gitmek mecburiyetinde değilsiniz. 380 bin insanı öldüren Katil Esed’in davetine icabet etmeye mecbur değilsiniz. O gayri meşru bir yönetimdir, bunu görmek durumundasınız. Bunu Sayın Putin’in kendisiyle çok konuştum. O yüzden burada açık ve net söylüyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de Türkmenlerinin sadece Bayırbucak Türkmenlerinden ibaret olmadığını, Şam, Halep, Lazkiye, Hama, Humus, Tartus, Deraa, Golan tepeleri, Rakka başta olmak üzere, Suriye’nin pek yerinde sayıları milyonlarla ifade edilen Türkmen kardeşimizin yaşadığını hatırlatarak şunları kaydetti: “Bugün ayrı ülkelerin şehirleri olabilir; ama aslında Hatay’la Lazkiye’nin, Antep’le Halep’in, Urfa’yla Rakka’nın, Mardin’le Haseke’nin bir farkı yoktur. Yüz yıllık statü, bin yıllık kardeşliği ortadan kaldıramaz. Bizim Suriye konusundaki hassasiyetimizin, ortaya koyduğumuz aktif insani tavrın sebebi işte budur.”
DEAŞ’TEN PETROL ALINDIĞI İDDİALARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, DAEŞ terör örgütünün Suriye rejiminden beslendiğini, rejimin de ömrünü DAEŞ’le uzattığının altını çizdi ve şu açıklamaları yaptı: “Son günlerde Rusya’nın başını çektiği bir moda ortaya çıktı. Nedir o? ‘Türkiye DAEŞ’ten petrol alıyor.’ Paris’teki İklim Değişikliği Zirvesi’nde de liderlerle yaptığım toplantılarda da söyledim; Türkiye Cumhuriyeti’nin DAEŞ’ten petrol aldığını belgelerle Rusya ispat etmeye mecburdur. Aksi takdirde bu bir iftiradır. Eğer ispat ederse ben Cumhurbaşkanlığı makamında durmam. Ama ispat edemezse kendisi de makamını, koltuğunu bırakır mı, bu önemli”
Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin petrol ve doğal gaz aldığı ülkeleri sıraladı ve konu ile ilgili açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Kim alıyor, onu da söyleyeyim: Hem Rus pasaportu sahibi hem de Suriyeli olan George Hashwani bu işin en büyük tüccarıdır. DAEŞ’ten petrolü alıyor, hem rejime, hem uluslararası bu işi yapan camiaya satıyor. Bunu en son ABD hazine Bakanlığı belgelerle açıkladı. Bir de Rusların meşhur satranç ustası var, o da burada bu petrol tüccarlığını yapıyor. Bunları biz elimizde belgelerle dünyaya açıklamaya başladık. Hele hele ailemi bu işe karıştırmak, bu işin çok daha ahlaki olmayan biri yanıdır. Ki bunu daha önce İran televizyonları yaptı. İran Devlet Başkanı ile bunu konuştum, Dedim ki, ‘Siz çok büyük bir yanlışın içindesiniz. Eğer bu böyle devam ederse bunun karşılığı ağır olur, bedelini İran olarak ağır şekilde ödersiniz.’ On gün sürdü, daha sonra sitelerinden kaldırdılar.”
“BU MİLLET, AÇ KALIR, AÇIKTA KALIR, AMA ASLA İSTİKLALİNDEN VAZGEÇMEZ”
Türkiye’nin gerçekleştirdiği çalışmalar ve ortaya koyduğu duruşuyla yarın Suriyeli kardeşlerinin karşısına gönül huzuruyla, başı dik ve alnı ak olarak çıkacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye konusundaki ilkeli ve insani tavırlarını sonuna kadar devam ettireceklerine dikkat çekerek, “Bu meselede görüş farklılığımız olan ülkelere karşı özel bir husumetimiz yoktur. Bununla birlikte, egemenlik haklarımızla ilgili hassasiyetimizden en küçük bir taviz vermemizi de, kimse bizden beklemesin. Bu millet, aç kalır, açıkta kalır, ama asla istiklalinden vazgeçmez” sözlerine yer verdi.
Türkiye’nin kendisine dost olanlara kazandıran, husumet besleyenlere kaybettiren bir konumda olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz, ilişkilerimizi kin, nefret, hırs gibi duygular üzerine değil, insani ve diplomatik zemin üzerine kuran, yükselten bir ülkeyiz, bu şekilde de inşallah devam edeceğiz” dedi.