ERZURUM
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Dışişleri Bakanlığı tarafından düzenlenen “IV. Büyükelçiler Konferansı”na katıldı. Konferansta konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, dinin bireysel, toplumsal, kültürel alanlarda olduğu kadar ulusal ve küresel ölçekte de önemli bir yerinin olduğunu söyledi. Dini yorumlama konusunda iki farklı yaklaşım tarzının olduğunu kaydeden Başkan Görmez, şöyle konuştu:
“Bu yaklaşımlardan biri, dini geçmiş dünyanın bir envanteri olarak görmekte kararlıdır. Buna göre din er ya da geç bir şekilde miadını dolduracak ve gündelik hayatta her nasılsa sahip olageldiği itibarını zamanla kaybedecek ve tarihsel bir mitos olarak kendini dönüştürecektir.
Açıkça sorunlu olan bir diğer yaklaşım ise adı ve niteliği ne olursa olsun dinin, insanlığın ortak dayanağı olduğu görüşünden hareket etmesine rağmen, onun gerçeklik değerini, toplumsal bilgisini ele alırken elden geldiğince gündelik gerçekliği ihmal etmesidir.
Her iki yaklaşımda da fark edilen ortak sorun, birinin dini reddederken baş tacı ettiği gündelik gerçekliğe takılıp kalması, diğerinin de dini baş tacı edeceğim diye gündelik bilgiyi ihmal etmesidir.”
“SEKÜLERLEŞEN BİR DÜNYADA YAŞAMA KANAATİ ZİHİNLERE YERLEŞTİ”
Son zamanlarda sekülerleşen bir dünyada yaşama kanaatinin zihinlere yerleştiğini belirten Başkan Görmez, “Buna karşın, küresel olayları yorumlamada din faktörünü göz ardı eden tüm açıklamaların yetersiz kaldığına da şahit olmaktayız” diye konuştu. “Sekülerleşmenin tarihini, dindarlığın ve geleneğin yitirilme tarihi olarak algılamaktan vazgeçmek durumundayız” diyen Başkan Görmez, şunları söyledi:“Sekülerleşmeyi dini atıfları güçlü olan bir geleneğin dönüşümü olarak okumaya başladığımızda, günümüzde dinin dünyadaki konumunu anlamada önemli bir adım atmış olacağımıza inanıyorum. Buna göre Amerika'daki dindarlığın, Vatikan’ın mevcudiyet ve meşruiyetinin, Ortadoğu ve Uzak Doğudaki din unsurunun, Türkiye'de dinin kendi aralarındaki farklılıkları biraz da bu dönüşüm ve geleneğin farklılığıyla ilgilidir. Fakat daha da önemlisi tüm bu örneklerde din unsuru, sadece sekülerleşmeden artakalan, bir şekilde sekülerleşme sürecinde varlığını koruyabilmiş bir kalıntıyı değil, bizzat bu sekülerleşmenin kendi varlık biçimini teşkil etmektedir”
“İNSAN FITRATI KATI LAİK UYGULAMALARLA SENDELETİLMEYE ÇALIŞILDI.”
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, yaklaşık üç saat süren konuşmasında, tarihten bugüne bazı ülkelerdeki laiklik uygulamalarından örnekler vererek, insan fıtratının katı laik uygulamaları içinde sendeletilmeye çalışıldığını belirtti. Laiklik uygulamaların ülkeden ülkeye değiştiğini ve bazı ülkelerde ağır tahribatlar meydana getirdiğini vurgulayan Başkan Görmez, şöyle konuştu:
“İnsan fıtratının en temel başvuru kaynağı olarak din, ister İslam olsun ister diğer dinler olsun katı laiklik uygulamaları içinde sendeletilmeye çalışıldı. Gücü açıkça kırılmaya ve anlam dünyası parçalanmaya çalışıldı.
Bugün dünyanın hemen her yerinden ses vermeye devam eden dinin, bunca operasyonel müdahaleye rağmen hala insanlığın umudu olmayı sürdürmesinin mutlaka açıklanması, asla ihmal edilmemesi gereken anlamları olmalıdır. Güney Asya’dan Doğu Avrupa’ya, Amerika’dan Avustralya’ya kadar hemen her yerde din kendi varlığıyla canlılık kazanıyor, devlet pratikleri içinde hesaba katılan kadim bir fenomen olarak öne çıkıyor”
“TOPLUMSAL GELİŞMELERDE DİNİN ROLÜNÜ GÖZ ARDI ETMEMEK GEREKİR”…
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de toplumsal gelişmelerde dinin rolünün bulunduğunu ifade eden Başkan Görmez, şu örnekleri verdi:“Bugün dünya ölçeğinde Vatikan’ın rol ve beklentileri nasıl göz ardı edilebilir? Doğu Bloku ülkelerinde ortaya çıkan yeni bölünmelerde mezheplerin, dini yönelimlerin, dinsel siyasi aktörlerin hiç mi etkisi yoktur? Ya da Ortadoğu’da meydana gelen olayların mükevvenatında Yahudiliğin, İslamiyet ve Hıristiyanlığın rolü nasıl ihmal edilebilir? Aynı şekilde Afrika’nın eski ve yeni kolonyalizm süreçlerinde bu coğrafyalara çoktan ulaşmış Hıristiyan misyonerlerin siyasi payları göz ardı edilebilir mi?
Tabi ki böyle bir tartışmada Bosna’yı, Kudüs’ü, hatta yeni zamanların Arap baharını hatırlamak gerekecektir. Aynı şekilde İngiltere ile İrlanda arasındaki husumetin arka planına sinmiş dinsel-mezhepsel görüş ayrılıklarını, yer yer etnik kimliklerle özdeşleşmiş dini söylemleri unutmamak gerekir. İspanya iç savaşında ya da Kore’nin bölünmesinde perde arkasındaki devasa güçlerin çatışmasında esaslı enstrümanın din olduğu gerçeği unutulabilir mi?”
Başkan Görmez, Avrupa Birliği’nin, dinsel müktesabatın ağırlığını hiçbir şekilde göz ardı edememiş olduğuna da dikkatleri çekerek, “Nitekim AB Anayasası hazırlanması sürecinde bu husus, en çok konuşulan konulardan birisi olmuş ve hiç olmazsa Anayasa’nın dibacesine az önce ifade ettiğim hususların yer alması noktasında hatırı sayılır bir çoğunluğun ısrarcı olduğu dikkatlerden kaçmamıştır” diye konuştu.
“İSLAM’IN TARİHSEL BÖLÜNMESİ, BİR KEZ DAHA AKTÜELLEŞTİRİLMEK İSTENİYOR”
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, konuşmasında İslam dünyasında yaşanan ayrışmaları da gündeme getirdi. Ulusal ve uluslar arası düzeylerde ortaya çakan gerilim ve çekişmelere karşı geliştirilecek politikalarda din olgusunun dikkate alınması gerektiğini söyleyen Başkan Görmez, Şiiliğin bir “mezhep” olarak yaygınlaştığını ve İslam’ın tarihsel bölünmesinin bir kez daha aktüelleştirilmek istendiğini ifade etti. “Körfezde Şia, İslam’ın geleneksel doğu batı gerilimindeki rolünde hamilik üstlenmektedir” diyen Başkan Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü:“Buna karşılık, modern zamanların ürünü olarak öne çıkan dinî metinleri hayatın gerçeklerinden kopararak kanun metni hâline getiren Selefiliğin yer yer ekstrem çıkışları da Şia karşısında İslam’ın Sünni temsiline aday görünmektedir. Şianın batı karşısında İslam’ın temsiline soyunması, Selefi Vahhabiliğin de farklı versiyonları üzerinden Şia karşıtı Sünni hegamonik bir güce dönüşme arzusu asla ihmal edilmemesi gereken politik bir alan üretmektedir”
“DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’NA DÜNYA ÖLÇEĞİNDE TEVECCÜH ARTMAKTADIR.”
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sahip olduğu denge, derinlik ve yüksek düzeylilikle tüm dünyada hatırı sayılır bir ilgiye mazhar olduğuna da değinen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Türkiye’nin din alanına açtığı özgürlükçü ve rasyonel imkanlar, huzur ve saadetin toplumsallaşmasında son derece güçlü katkılara yol açmıştır” dedi.
Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarının da kültürel ve dini alanlarda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hizmetlerine ihtiyaçları olduğunu kaydeden Başkanı Görmez, şöyle konuştu:“Diyanet sadece ülke içinde değil, ülke dışında da kültürel ve dinsel müktesebatın koruyucu kalkanı olmaktadır. Başkanlığımız, bütün bunları gerçekleştirirken ülkemizin yarım yüzyıllık ilahiyat birikimini de yanına alarak ve hiç kuşkusuz herhangi bir siyasi iradenin etkisiyle değil, mezhepler ve siyasetler üstü bir tecrübe zenginliğiyle adımlarını atmakta, tarafgirlik yerine saygınlığını koruyan bir hakemliği tercih etmektedir.”