Türkiye’de Bilimin Geleceği Üzerine ”Genç Akademisyenlerle Söyleşi” programında konuşan Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Rektör adayı Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, Bilim ve Teknoloji göstergelerine göre ülkemizin son 10 yıldır atılım içinde olduğunu, ancak bu atılımın sürdürülebilir ve kalıcı hale dönüştürülmesi için 2023 vizyonu çerçevesinde kaynakların eğitilmiş genç insan gücüne daha fazla aktarılması gerektiğini söyledi.
AR-GE HARCAMALARI
Ahmet Hacımüftüoğlu konuşmasına şu şekilde devam etti:“2003 yılında AR-GE harcamalarının Gayri Safi Milli Hasılaya oranı ülkemizde 0.64’den 2014 sonunda 1.01’e çıkmış durumdadır. Bu oran 2014 yılında Yunanistan’da 0.8, Polonya’da 0.9, Rusya’da 1.1, Avrupa Birliği’nde ortalama 2.3, Amerika’da 2.8, Japonya’da 3.5, Kore’de 4.2 olarak gerçekleşmiştir.
2003 yılında kişi başına düşen AR-GE harcaması 2014 yılına gelindiğinde 39.2 dolardan 189 dolara çıkmış, yerli patent tescil sayısı 50’den 1730’a yükselmiştir. 10.000 çalışandan, ARGE’de çalışan insan sayısı 11’den 45’e çıkmış, 10.600 olan uluslararası bilimsel makale sayısı 27.200 e ulaşmıştır.
Siyasi bir iradeye dayanmayan bilimsel ve teknolojik gelişmenin asla mümkün olmadığını vurgulayan Hacımüftüoğlu; “Bu konuda akılcı ve istikrarlı bilim politikaları çok önemlidir. Dünyadaki tüm başarılı girişimcilik uygulamalarında, devletlerin bilinçli ve proaktif rol oynadığı (Silikon Vadisi, Banglore gibi) görülmektedir.”
BİLİMSEL KÜLTÜR VURGUSU
Toplumun tamamının bilimsel kültürünün artırılması gerektiğini vurgulayan Hacımüftüoğlu, bunun bir süreç istediğini ve 2-3 neslin bu konuda kararlı tutumunu sürdürmesinin gerekliliğini ifade etti. Hacımüftüoğlu sunumunda, “Gençlerimizin önce hangi mesleğe yatkın olduğu uygun yetenek testleriyle ortaya konmalı, aileler ilk-orta-lise aşamalarında bilgilendirilmeli ve gençler yeteneği dışındaki mesleklere zorlanmamalıdır. Her insanın yetenekli olduğu alanda çalışması neticesinde, hem ülkemiz hem de kişinin kendisi için üst düzey verimin elde edilmesi kaçınılmazdır. Yeri geldiğinde bir bilim insanının bir ülkeyi kurtarabileceği gerçeği unutulmamalı, ülkemizin genç araştırmacılarına gereken değer verilmeli ve güvenilmelidir.” sözlerine yer verdi.
Prof. Ahmet Hacımüftüoğlu, üniversite ve ülke olarak hedef koymanın öneminden bahsettiği konuşmasında 2000-2010 yılları arasında Avrupa Birliği, Amerika, Japonya, G. Kore ve Hindistan’ın koyduğu hedefleri ve 2015 yılında ulaştıkları sonuçları özetledi. Bilimde Avrupa, Amerika, Japonya ve G. Kore’nin mevcut bilim seviyelerini değil, onların hedeflediği seviyeleri hedeflemenin Türkiye’de bilimin geleceği için elzem olduğunu vurguladı. Genç bilim insanlarımızın kendilerini geleceğin hedeflerine hazırlamalarının, ülkemizi dünya arenasında rekabet edebilir pozisyonda tutacağını ifade etti.
ÜNİVERSİTELERİN ROLÜ
Ülkemizde başlamış olan bilimsel atılımın sürdürülebilir olması ve gelişmiş devletlerin Girişimcilik ve AR-GE rakamlarına ulaşılabilmesi için, üniversitelerin aktif rol almasının önemine vurgu yapan Hacımüftüoğlu, artık üniversitelerin de devletin hedeflerine katkı yapmalarının zamanının geldiğini belirtti: “Üniversitelerdeki bilimsel çalışma grupları, devletimizin öncelikli ihtiyaçlarını kendi öncelikleri olarak hedeflemelidir. Bir başka ifadeyle, zamanın ruhu ve ülkemizin şartları, bilimi sadece bilim için değil, bilimi ülkesel, bölgesel ve yöresel problemlerin çözümü için de kullanmayı gerektirmektedir. Üniversitelerin ellerindeki bilgi birikimini kullanılabilir formatta ülkemizin tüm alanlarının hizmetine sunmaları çok önemlidir. Bu konuda üniversite rektörleri aracı rol oynamalıdır. Üniversite, devlet, özel sektör ve halk arasındaki bağlantılar ancak bu şekilde güçlendirilebilir.”
Hacımüftüoğlu, Atatürk Üniversitesi özelinde genç bilim insanları için öncelediği konuları;
“Genç akademisyenlerin yabancı dil seviyelerini üst düzeylere çıkarmak,
Genç akademisyenlerin yeni teknik ve metodolojileri (sağlık, sosyal ve fen bilimleri) ülkemize kazandırabilme hedefi için yurtdışına doğru yerlere gidişini artırmak,
Üniversiteye döndüklerinde onlara teknik, altyapı destekleri vermek,
Yeni bilimsel ve teknolojik bilgilerin ürün odaklı olarak ülkemizde uygulanmasını hızlıca sağlamak,
Bu yeni teknikler üzerinden projeler oluşturmak ve ilgili projeleri disiplinler arası, ulusal ve uluslararası ortaklıklarla ülkemizin gelişmesine sürdürülebilir katkıda bulunmak,
Yabancı bilim insanlarının Türkiye’de kısa-orta süreli çalışmasını kolay hale getirmek ve onlarla uluslararası projeler geliştirmek,
Öğretim Üyesi bilim insanlarının sanayi ile ilişkilerini artırmak.” şekilde sıraladı.
Prof.Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, “Türkiye’de Bilimin Geleceği Üzerine” başlıklı Genç Akademisyenlerle Söyleşi programını “Nereye gideceğini bilmeyen, hiçbir yere gidemez.” sözü ile tamamladı.