AK Parti’nin yeni Grup Başkanvekili Satır ilk röportajını VATAN’a verdi
Şebnem HOŞGÖR / VATAN ANKARA
Satır Gezi olayını değerlendirirken “Yüzde 50 oy aldık, her şeyi biliriz demiyoruz. Bize oy vermeyenleri de dinliyoruz” diyor.
AK Parti Grup Başkanvekilliği’ne seçilen İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır, Meclis’teki üslup sorunundan, Gezi olayları sürecine, vekillerin çalışma koşullarına kadar pek çok konuda çarpıcı mesajlar verdi.
- Grup Başkanvekilliği’nden ne zaman haberiniz oldu?
Doğru söylemek gerekirse gazeteci arkadaşlardan ve Ayşe Nur Bahçekapılı’dan öğrendim. Onur ve mutluluk duydum. Sorumluluk isteyen, omuzlardaki yükü artan gözönünde olunacak bir makam. Çok dikkatli ve bilgili olmanız, olayları daha yakından takip etmeniz lazım.
Mihrimah Belma Satır arkadaşımız Şebnem Hoşgör’ün sorularını yanıtladı.
- Hazır cevaplık da gerekiyor sanırım...
Bir konuyu bilirseniz hazır cevap olabilirsiniz. Bilmezseniz, popülist davranırsanız verdiğiniz cevabın da çok fazla bir hükmü olmaz. Dört dörtlük gündeme hakim olmak lazım.
- Bir hazırlık yaptınız mı?
Meclis tatile girdiği günden itibaren İçtüzük çalışıyorum. Seçildiğimde Meclis’in son haftasıydı. Torba yasa görüşüldü. Bir çok uygulamanın birarada yaşandığı torba yasa süreci benim için birçok açıdan önemli bir tecrübe oldu.
- Gezi olayları sürecinde partinize yönelik ‘hayat tarzına müdahale’ eleştirileri sıkça gündeme getirildi.
Bu çok izafi bir şey. 10 yıldır aynı şey söyleniyor. Hayat tarzına müdahale. Kimin neyine müdahale edilmiş? Bu bir şehir efsanesi gibi. Altı doldurulamayan bir ön yargı olduğunu düşünüyorum. Gezi olayları yaşandı bitti. Gezi olaylarında herkesin alacağı ders var. Şunu söylemek istemiyorum ‘Yüzde 50 oy aldık, biz her şeyi biliriz’. Bakın bize oy vermese bile yaptıklarımızı takdirle karşılayanlar, ‘Bir sonraki seçimde oyumu size verebilirim’, ‘Şunları şunları şöyle yapsanız daha iyi olur’ diyenler var. Bir de bize oy veren yaklaşık yüzde elli seçmen var. Bizim için bu 4 grup da makbul. Biz hepsini dinliyoruz. Ama bunların ötesinde yakıp yıkmayı, vurup kırmayı kabul etmeyiz.
- Gezi sürecini siz nasıl yorumladınız?
Gezi sürecinde ilk başlarda çok yanlış bilgi akışı yapıldı. Toplumda bir panik havası yaratıldı. ‘Hiçbir hastanede acil serviste bile doktor yok hepsi Taksim’e gitti’, ‘Harbiye orduevi kapılarını açtı oraya sığınabilirsiniz Emniyet kapılarını açmıyor’, ‘Annesinin kucağında küçük bebek yaralandı’ gibi kurumları ve insanları birbirine düşüren, panik havası yaratan süreç yaşandı. Bu bilgi kirliliği maalesef sosyal medyadan yayıldı. Buna kısmen müdahale etmeye çalıştık ama o kadar kısa sürede yayıldı ki. İyi niyetli olarak Gezi Parkı’na, Taksim’e gidenler yanlış olayların olduğunu anlayıp kendini geri çekti. İyi niyetli olmayan, aşırıya giden olaylar da oldu.
Partinin kurucusu
AK Parti Kurucular Kurulu üyesi Satır, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Kadın Girişimciler Derneği’nin kurucularından olan Satır, İstanbul Kadın Araştırmalar Merkezi’nde (İKAM) Yönetim Kurulu Üyeliği, İş ve Kadın Derneği’nde (KOZA) Danışma Kurulu Üyeliği yaptı. Satır, milletvekilliği öncesi sivil toplum örgütleriyle birlikte yürüttüğü çalışmalarla tanınıyor.
‘Bunlar çapulcudur çiçek çocuk değil’
- ‘Çapulcu’ tanımlamasından sonra katılım daha arttı sanki
Başbakanımızın çapulcu dediği insanlar polisin aracına taş atanlar, İETT otobüsünü yakanlar, ambulansın içini açıp hasta var mı yok mu bakıp içindeki alet edevatı yere atanlar. Evet bunlar çapulcudur. Bunlara ne diyeceksiniz? İyi niyetli çiçek çocuğu mu diyeceksiniz?... Gençlerimizin hedefleri var ve biz bu hedeflere uygun politika üretmek zorundayız. Bizler çekip gideceğiz bir yaştan sonra. Onun için ‘2071’ diyoruz, vizyon koyuyoruz. Ben gençlere güveniyorum. O süreç bir rüzgardı geldi geçti. Bizim kültürümüzde bir insana doğrudan ‘seni sevmiyorum’ demek yoktur. Dolaylı yoldan hissettirirsiniz. Bu kadar kin ve nefret doğru birşey değil. Gözlemim o ki bu kin ve nefret gençlerde yok. Gençlerde heyecan var. Konuştuğunuz zaman eksik ve yanlış bilgileri revize edebiliyorsunuz. Biz AK Partililer çok kolay öğrenen bir toplumuz. Kolay eksiklikleri kapatırız. Çünkü kompleksli değiliz. Partinin kuruluşundan beri böyledir. Anlatırız, dinleriz, eksik varsa tamamlarız.
- Ekşi sözlükte sizin için ‘alıngan milletvekili’ denilmiş niye?
Çünkü bir çoğuna ‘dava açacağım’ dedim herhalde o yüzden. İtirazı, muhalefeti belli bir noktaya kadar sivil itaatsizliği dahi kabul ederim. Ama hukuksuzluğu adaletsizliği asla kabul etmem. İlk gün bir tweet, diyor ki ‘Bir kişi öldü’. Valiyi, emniyet müdürünü arıyorum ölen var mı? Yok. ‘Hayır o kişi ölmedi’ bunu yazmak bir milletvekili olarak benim sorumluluğum.
İnsan bedeninin katlanamayacağı bir mesai var
- Göreve başlar başlamaz Genel Kurul’da 2 büyük tartışmaya müdahil olmak zorunda kaldınız...
TBMM’de çoğunluk erkek. Kötü söz ve davranışın kötü hareket tarzının yanlış anlamaların veya yanlış anlıyor gözükmenin kadını erkeği olmaz. Toplumu gerenler sadece erkekler değil. Kadınlar da toplumu fazla politize edebiliyor. Tabii bizim İçtüzük’ten kaynaklanan çalışma şartlarının zorluğu var.
- Mesai şartları mı vekilleri bu kadar hırçın yapıyor diyorsunuz
Meclis’te mesai normalde saat 15.00’te başlıyor. Ancak gündem dışı konuşmalar, araştırma önergeleri, grup önerileri, tartışmalar nedeniyle esas gündeme çoğu zaman saat 18.00-19.00 sularında geçilebiliyor. Ardından gece ilerleyen saatlere kadar çalışma sürüyor. Normal bir insan bünyesinin katlanamayacağı bir çalışma performansı. Herkesin evine döndüğü, mesaisini bitirdiği saatte biz çok önemli bir yasanın görüşmesine başlıyoruz. Daha başlangıçta beynen ve bedenen yorulmuş oluyorsunuz. Ondan sonra en küçük şey bile insanları rahatsız edebiliyor, sinirlendirebiliyor. Tam bir çay içilmeye, dışarı nefes almaya çıkılacak yoklama üstüne yoklama... Yoklama istemek muhalefet yapmak değildir ki.
- Muhalefet ne yapmalı?
Ortamı germeyi, tribüne oynamayı kendilerine vazife, meslek edinmiş bazı milletvekilleri var. İyi bir muhalefet her zaman iktidarın işine yarar. Biz muhalefetin çok daha donanımlı, çok daha doğru söz söyleyen insanlardan oluşmasını isteriz. Hz. Mevlana’nın bir sözü var; ‘Sesini değil, sözünü yükseltmeli insan. Çünkü gök gürültüleri değil, yağmurlardır yaprakları yaşatan’... Muhalefetin de sesini değil sözünü yükseltmesini isteriz.
‘Yapılması gerekeni yaptım’
- Zeyid Aslan’ın kadın gazetecilere yönelik sözlerini reddettiğini açıklamanız muhalefeti şaşırtırken, grubunuzdan bazı vekillerin tepkisi oldu.
Zeyid Aslan çok sevdiğimiz Yasa Dışı Dinlemeler Komisyonu’nda da birlikte çalıştığımız bir arkadaşım. Son derece mülayim anlayışlı bir insan. Fakat belli bir noktadan sonra dediğim gibi sinirler gerilebiliyor. O gün yaptığım, yapılması gerekendi. Hangi Grup Başkanvekilimiz olsa bunu yapardı. Ben arkadaşımızın sözünü reddettiğimi söyledim. Zeyid Bey ile de konuşmuştuk. Kendisi de o cümlenin kullanılmaması gerektiğini zaten söylemişti. Arkasından gelen Yıldıray Sapan olayı da son derece kötüydü. Onunla ilgili de aynı şekilde itirazımı yaptım. Olması gereken buydu. Bugün olsa yine yaparım.
Vekillerin farklı ortamlara girmesi lazım
- Yeni dönemde TBMM’yi ağırlıklı olarak kadınlar yönetecek. Üslupta bir düzelme bekliyor musunuz?
Bu dönem inşallah daha sakin bir meclis çalışması geçireceğiz. Burada biz seçmenlerimizi temsil ediyoruz. Meclis’te agresiflik, hakaret doğru değil. Kişileri sevmeyebilirsiniz ama saymak zorundasınız. Bu saygımız milletvekilinin şahsına olduğu kadar ona oy veren seçmenlere de yönelik.
- Meclis’te tansiyonun düşmesi için ne önerirsiniz?
Çalışma saatleri düzenlenir, yorgunluk azalırsa insanların agresif olması da azalabilir. Siz sakin olursanız öteki de sakin konuşur. Bir de milletvekillerinin farklı ortamlara girmesi lazım. Biz burada biraz boğuluyoruz. Çıkacaksınız, dışarı gideceksiniz başka insanları göreceksiniz, hayatın bu kadar sert olmadığını tespit edeceksiniz.