Kırpınar, gazetelerde ya televizyonlarda verilen intihar haberlerinin azmettirici olabileceğini bu yüzden bu türden haberlerin daha daha dikkatli verilmesi gerektiğini ifade etti.
Çevresiyle iletişimi kopuk, içe dönük, aile ortamından uzakta yaşayanların intihar riski ile karşı karşıya olduğu belirtildi.
Prof. Dr. İsmet Kırpınar, intihar vakalarının temelinde psiko-sosyal ve kültürel sorunların yattığını ifade etti. Ağır psikolojik rahatsızlığı bulunanların haricinde, sosyal hayat yaşanlardan yalnız ve bekarların istatistiksel olarak daha çok intihar ettiğini dile getiren Prof. Dr. Kırpınar, yalnız yaşamanın riskli olduğunu dile getirdi.
Sağlıklı aile ortamında yaşamanın intihar vakalarının önüne geçmekte önemli rol oynadığını da ifade eden Prof. Dr. Kırpınar, "Güçlü aile yapılarının olduğu sosyal ortamlarda intihar veya intihara teşebbüs vakaları düşük oluyor. İntiharlar genelde bekar ve yalnız yaşayanlar arasında önemli yer tutmakta. Yalnız yaşayanlar iletişime kapalı oldukları, sorunlarını paylaşamadıkları için riskli. Öğrenciler ise kendilerini ağır okul şartları, arkadaşlık ilişkileri ve ergenlikteki geçiş süreci nedeniyle intihar fikrine daha yatkın hissedebilmekte. " dedi.
Prof. Dr. Kırpınar, özellikle medyada dramatikleştirilen intihar vakalarının da azmettirici bir unsur olduğuna dikkat çekerek, "Gazetelerde ya da televizyonların ana haber bültenlerinde dramatikleştirilek verilen intihar vakaları azmettirici olabiliyor. Bu nedenle medyanın intihar haberlerini verirken daha dikkatli ve sorumlu hareket etmesi gerekmekte. " diye konuştu.
Prof. Dr. Kırpınar, intihar teşebbüslerinin çoğunun da şov, dikkat çekmek, korkutmak ya da mesaj iletmek anlamı taşıdığını kaydetti.
"Her teşebbüsü dikkate almak lazım. " diyen Kırpınar, "Ölümle sonuçlanan intiharların haricinde ilgi ve dikkat çekmek amaçlı teşebbüsler de uygulanan ağır yöntemler ciddi sonuçlara, ölümlere neden olabilmekte. " şeklinde konuştu.