Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Hınıs Emniyetinden örnek yaklaşım
Hınıs Emniyetinden örnek yaklaşım
Vali Çiftçi Jandarma komutanlarını ağırladı
Vali Çiftçi Jandarma komutanlarını ağırladı
Adnan Menderes’te kaza: 1 ölü
Adnan Menderes’te kaza: 1 ölü
Tekmanlı gençler masa tenisinde yarışıyor
Tekmanlı gençler masa tenisinde yarışıyor
GSİM’de proje gündemi
GSİM’de proje gündemi
HABERLER>TÜRKİYE
30 Nisan 2013 Salı - 16:45

İslam Dünyası, "Ortak Yol Haritası"nda buluştu

İslam dünyası, “Ortak Yol Haritası: İcma ve Kolektif Şuur” adlı uluslararası sempozyum için İstanbul’da bir araya geldi.

İslam Dünyası,  Ortak Yol Haritası nda buluştu

İslam dünyası, “Ortak Yol Haritası: İcma ve Kolektif Şuur” adlı uluslararası sempozyum için İstanbul’da bir araya geldi. Yeni Ümit ve Hira dergilerinin ortaklaşa düzenlediği ve bu yıl altıncısının gerçekleştiği sempozyum, İstanbul Kongre Merkezi’nde iki gün boyunca devam edecek. 80 ülkeden çok sayıda İslam âlimi, akademisyen, fikir adamı ve kanaat önderinin katıldığı sempozyumun açılışına Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de katıldı.
Müslümanların birliği adına önemli bir adım olarak değerlendirilen sempozyumun açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, icmaın dindeki önemine değinerek Kur’an’ın nazil olduğu şekliyle kuşaktan kuşağa hafıza ve yazı yoluyla tespit edilip bize aktarıldığını söyleyen delilin icma olduğunu belirterek, “Bugün Kazan’dan Timbuktu’ya, Marakeş’ten Kuala Lumpur’a kadar uzanan coğrafyada yaşayan, kökenleri, dilleri ve kültürleri birbirinden farklı olan Müslümanlar, dinini öğrenmek için aynı kaynaklara dayanmakta, aynı pratikleri yerine getirmekte, helal-haram sınırında aynı ölçülere riayet etmektedir. Bu dinin temel esaslarının, ana omurgasının tespit ve aktarımı sahabe dönemi müçtehitlerinin gerçekleştirdiği icma ile sağlanmıştır. Bunun yanında aynı dönemde yeni karşılaşılan meselelerin çözümü için ortaya konan bazı içtihatlarda da icma sağlanmıştır. Usul kitaplarında icma için örnek olarak gösterilen meselelerle ilgili görüş birliği, sahabe dönemine dayanmaktadır” dedi.
Hz. Peygamber’in veda hutbesinde “Burada bulunanlar bulunmayanlara benden dinlediklerini tebliğ etsinler! Umulur ki, sonradan tebliğ edilenler burada bulunanlardan daha iyi anlarlar” sözlerine mukabil, dinin esaslarını kendisinden öğrendikleri şekilde tespit ederek sonraki mümin kuşaklara aktarmanın, ashabın tarihi misyonu haline geldiğini kaydeden Başkan Görmez, “Bu misyon, Allah’ın kitabı ve Peygamberin sünnetinin yanında, dinin temel hüküm ve esaslarının bu iki kaynağa dayanarak tespit edilmesi, yorumlanması ve aktarılması mahiyetini taşıyan üçüncü bir esasın, yani icmâın habercisi olmaktaydı” diye konuştu.
Başkan Görmez’in konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle;
“İcma, bu ümmete has, yalnızca bu ümmete bahşedilmiş bir ayrıcalıktır…”

Bilindiği üzere dinin temel hükümlerinin tespit ve yorumlanma metoduyla ilgili olarak İslam ümmetinin geliştirmiş olduğu başlıca disiplin, fıkıh usulüdür. Fıkıh usulü bir bakıma sahabe dönemi müçtehitlerinin hayata geçirdiği tespit ve yorumlama uygulamasının teorisini oluşturmuştur. Nitekim usul literatüründe tanımlanan, şartları belirlenerek çerçevesi çizilen icma anlayışının çekirdeği de sahabe döneminde belirginleşmişti. İslam dininin temel esasları ve pratikleri sahabe dönemi müçtehitleri tarafından, Hz. Peygamber’in anlattığı ve öğrettiği şekilde tespit edilerek sonraki kuşaklara aktarılmıştır.
“Tevhitle vahdet arasındaki ilişkiye süreklilik kazandıran icmadır…”
İcma ile ilgili olarak usul literatüründe altı çizilen husus, icmaın bu ümmete has, yalnızca bu ümmete bahşedilmiş bir ayrıcalık olduğudur. Zira sağlam temeli olmayan bir şey üzerinde görüş birliği sağlanması, teorik olarak mümkündür. Ancak yüce Allah’ın son Peygamber’in ümmetine gösterdiği bir lütfun neticesinde, bu ümmet hata üzerinde birleşmekten korunmuştur. Bu anlayışın temellendirilmesi bağlamında usulcülerimiz bazı ayet-i kerimelere dikkat çekmişlerdir:
“Böylece, sizin insanlık için, Peygamberin de sizin için şahit olması amacıyla sizi vasat bir ümmet kıldık.” Ayetteki “vasat” ifadesi adaletli anlamına gelmektedir. Allah’ın adaletli olduğunu söylediği birtopluluk, hakikatte de adalet sahibidir. Bu nitelikte bir topluluk yalan üzerine birleşemez. Ayrıca ayette şahitlik kavramına vurgu yapılmıştır. Şahitse kendi beyanına hukuki hüküm bina edilen kişidir.
“Sizler insanlar için tarih sahnesine çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Marufu emreder, münkere de engel olursunuz.” Hayırlı olmak hata yapmamayı, yalan söylememeyi gerektirir. Allah’ın bu şekilde nitelediği bir topluluk ise tam anlamıyla hayırlıdır. Bu topluluk marufa çağırmaktadır. Maruf ise, gerçeğin ta kendisidir.
Nisa suresinin 115. ayetinde de Peygamberin emrine muhalefet eden ve müminlerin yolunu terkederek başka yola sapanların durumu eleştirilmektedir. Bu ayette Peygambere karşı çıkmak ve müminlerin yolunu terk etmek aynı hükme tabi tutulmuştur. Bu da müminlerin ittifakının doğrunun takendisi olduğunu, buna karşı çıkmanın ise hata olduğunu göstermektedir.
Bu ayet-i kerimelerin yanında Hz. Peygamber’e izafe edilen, ümmetin dalalet üzerinde birleşmeyeceğini öngören beyanlar da usulcülerimiz tarafından icma düşüncesinin dayanakları olarak takdim edilmiştir. Neden son peygamberin ümmetine böyle bir ayrıcalık tanındığı sorusunun cevabı sadedinde usulcülerimiz, Hz. Peygamber’in son peygamber olmasına ve onun Risalet’inin umumiliğine dikkat çekmektedir. Ondan sonra vahiy gelmeyecektir. Dolayısıyla onun getirdiği esasların doğru olarak tespitve nakledilmesi, insanlara yol gösterecek doğru hükümler ortaya konabilmesi ümmetine böyle bir ayrıcalık tanınması ve misyon yüklenmesini gerektirmiştir.
“İcmaın bir geçmişe bakan bir de geleceğe yönelen iki yönü vardır…”
İcmaın gerçekleştirdiği fonksiyonları iki noktada değerlendirmek mümkündür. Dinin temel esaslarının doğru olarak tespit edilmesi, anlaşılması ve nakledilmesi, diğeri ise yeni meseleler için sunulan çözümler üzerinde birliğin sağlanması.
Dolayısıyla icmaın bir geçmişe bakan bir de geleceğe yönelen iki yönü olduğunu söyleyebiliriz. İcma birinci yönüyle bidatlara, sübjektif ve aşırı yorumlara geçit vermemiş, bu dinin Rasulullah’tan öğrenildiği şekliyle on dört asırdır yaşanmasına zemin hazırlamıştır. İcma çizgisini aşan yorum ve yaklaşımlara ümmet iltifat etmemiştir. İcmanın ikinci yönü ise üzerinde durulması gereken bir konudur. Fıkıhve usul ilminin mümtaz simalarından Karâfî’nin de belirttiği gibi usulcülerimiz, hakkında icma gerçekleşmiş olan meselelerin sahabe dönemine ait olduğunun altını çizmektedirler. Zira sahabe döneminde sınırlı sayıda müçtehit olup, bunlar temel meselelerde görüş birliğini gerçekleştirmişti. Daha sonraki dönemler için ise icmanın imkânı tartışılmış, ancak somut bir meselede icma gerçekleştiği ileri sürülmemiştir.
Sonraki dönemlerde icmaın tahakkuk ettiğine dair kesin bir veri olmamasına rağmen, usul kitapların da çerçevesi çizilen bir icma anlayışının uygulamaya geçirilmesi çok kolay olmamakla birlikte, literatürde icma ve imkânı ile ilgili meseleler varlığını korumuştur. Bu da icma düşüncesinin bir ideal olarak yaşatılmak istendiğini göstermektedir. Zira geniş tabanlı bir görüş birliğini yakalayabilen içtihat ve fetvalar ümmetin nezdinde daha itibarlı olacaktır. Günümüzde icmaa işlerlik kazandırılması açısından, çeşitli İslam ülkelerine mensup üyelerden müteşekkil bir takım kurulların oluşturulması teklif edilmektedir.Bu tür kurulların gerçekleştireceği faaliyetler, alacakları kararlar usulde çerçevesi çizildiği şekliyle biricma niteliği taşımazlar. Ancak o ideal doğrultusunda gerçekleştirilmiş, ammenin kabulüne mazharolma ihtimali daha yüksek çözümler olarak düşünülebilir. İstişarenin, fikir teatisinin, alternatif bakış açılarının ortaya konup tartışılmasının isabetli görüşlerin ortaya konmasındaki önemi inkâr edilemez. Bu tartışmanın akabinde bir noktada ittifak sağlanırsa, bu sonuç ister istemez daha tatmin edici bir niteliktaşıyacaktır.
“Geleceğe yönelik meselelerin çözümünde vaz geçilmez önemi olan içtihat müessesine işlerlik kazandırmak gerekir…”
Bugün icma ile ilgili olarak İslam ümmetinin iki temel vazifesinden bahsedebiliriz. Birincisi, icma ile tespit edilmiş temel esaslara sıkı sıkıya sarılmak ve bu çerçeveyi zorlayan sübjektif eğilimlere yol vermemek. İkinci olarak da geleceğe yönelik meselelerin çözümünde vaz geçilmez önemi olan içtihat müessesine işlerlik kazandırmak ve ortaya konulan içtihatlar üzerinde mümkün olduğu kadar geniştemelli bir görüş birliğini gerçekleştirmek. Çünkü bu ümmete yüklenen tarihi misyon, insanlığa örnekteşkil edecek değerler ortaya koymak ve bunları temsil etmektir. Bu ümmetin, hata üzerinde birleşmeyeceği düşüncesi de son peygamberin ümmeti olmanın getirdiği sorumluluğu taşımasına zemin hazırlamaya yöneliktir. Özellikle insanı ve bize emanet edilen dünyayı ilgilendiren konularda pek çok olumsuzluğun yaşandığı günümüzde bu sorumluluk kendisini daha baskın bir şekilde hissettirmektedir. İslam ümmeti, bu sorumluluğu yerine getirebilmek için Yüce Rabbimizin inayet ve tevfîkine bugün, her zamankinden daha çok muhtaçtır.
Netice olarak icmaın Müslüman bilincinde tarihi ve teşrii işlevleri vardır. Tarihi işlevi, İslam’ın temel farzlarının, haramlarının, ibadetlerinin, şiarlarının ve bunları tamamlayan önemli ayrıntıların ilknesillerden itibaren nasıl algılanıp uygulandığını gösteren yönü olurken, Teşrîî işleviyse, herhangi birfer’î meselede, o meselenin müzakere edildiği dönemde yaşayan müçtehitlerin aynı hükmüvermesiyle oluşan görüş birlikteliğini ifade eden yönüdür.
İcmaın esas önemli işlevi birincisidir ve bu, ortak bir ümmet kimliği oluşturmanın da anahtarıdır. Zira bununla dinin ana unsurlarının tek bir biçimde anlaşılıp yine bununla yeknesak bir uygulama halinde ızharı sağlanmaktadır. Bu işleviyle icma, aynı zamanda dini reforme etme çabalarının önünde koruyucubir kalkan görevini de ifa etmektedir.
Bu fonksiyon, kurucu müçtehitler döneminde diğer fonksiyonunun önünde değerlendirilmiş ve onlartarafından “el-emru’l-müctema aleyh indenâ”, “aleyhi amelü’n-nâs”, “aleyhi’n-nâs âmmeten” gibi ifadelerle baskın ve istikrar bulmuş anlayış ve buna bağlı şekillenen amel/uygulamanın önemi vurgulanmıştır. Onların nazarında sevâd-ı a’zamın tercihi, sonradan icma teorisinde anlatıldığı biçimiyle fiilen gerçekleşmiş bir icmaın kuvvet ve değerine sahip olmuştur.
Kurucu müçtehitlerden sonraki meşâyıh zamanında ise icma daha çok ikinci yani teşrî fonksiyonu yönüyle ele alınmıştır.
Kur’ân’da zikredilen hatta emredilen sorunların şûrâ yoluyla çözülmesi ilkesi, Hz. Peygamber’in hadislerinde geçen sevâd-ı a’zama ve cemaate ittiba önerileri ile ümmetin ismetine dair bazı rivayetler icmanın fikrî temellerine işaret etmektedir.
Günümüzde icmaın rolüne gelince; öncelikle teoride anlatıldığı şekliyle bir icmaın teşekkülünün çok zor olduğu kabul edilmelidir. Kaldı ki buna ihtiyaç olup olmadığı da ayrıca sorgulanmalıdır. Yeni sorunların çözümünde icma arayışı, belki de içtihat zenginliğini menfi yönde etkileyecek bir sonuç doğurabilir. Tıpkı İmam Mâlik’in Muvatta’ın resmî kod olmasına karşı çıkarken öne sürdüğü gerekçede olduğu gibi, her bölgeye kendi özgün çözümlemesini bulma fırsatı tanımak, fıkhın yaşanabilirliği bakımından daha yerinde olabilir. Fakat yerleşik dinî algı ve tutumun karşısında üretilen, ilmî-usûlî ve tarihî tutarlılığı olmayan nevzuhur yorumların önünü alabilmek ve bunların gayrı meşruluğunu ispatlamak için, tıpkı ilk dönemlerdeki tarihî fonksiyonu gibi “icma fikri”, bugün de rol oynayabilir. Yine tıpkı kurucu dönemlerdeki anlayışa paralel olarak cumhur-ı ümmetin yaklaşımı, sevâd-ı a’zamın tatbikatı İslam’ın sahih anlayışının kaynağı olarak tahkim edilebilir.

 
‘Teknolojiyi Osmanlılardan aldık’
 
B.Belediyespor haftanın takımı
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
İdealden Gerçeğe Türk Dış Politikası
Atatürk Üniversitesi, bir kongreye daha ev sahipliği yapıyor.
Başkent’te Dadaşlar Kutlu Doğum’da buluştu
Erzurum Dernekler Federasyonu (ERDEF), Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde ...
Bakan'dan çarpıcı açıklama
Bakan Eroğlu, erozyon riskini en çok taşıyan bölgeler için, “Eğimin fazla ...
 
Belgeler Ermenileri yalanlıyor
1915 olaylarına ilişkin Rus arşivlerindeki belgeleri gün yüzüne çıkaran ...
Sözde Ermeni iddialarına bilimsel tepki
Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi Mavi Salonda öğrencileriyle birlikte ...
Doğu'da milli gurur ve coşku
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı tüm yurtta olduğu gibi, Doğu ...
 
Erzurum pilot il seçildi
Erzurum Adliyesi “Adli Zaman Yönetimi” projesinde pilot il olarak seçildi.
‘Türkiye’nin en önemli ayak bağı terördür’
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Türkiye’nin ilerlemesindeki en büyük ayak ...
2. Erzurum Günleri için geri sayım
Ankara’da geçen yıl 16-20 Şubat tarihleri arasında ilki yapılan Erzurum ...
 
PALANDÖKEN
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurumspor’un Yeni Sezon Önceliği:

a. Ligde kalmak
b. Playoffa kalmak
c. İlk iki için mücadele


Sonuçları göster Anket arşivi
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeKünye FacebookFacebook TwitterTwitter Günün HaberleriGünün Haberleri