ERZURUM (İHA) - Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksak, Kahramanlık Destanı olarak nitelendirdiği Sarıkamış Harekâtının, 98. yıldönümünde yaşanan acıların hala Türk Milletinin yüreğinde tazeliğini koruduğunu söyledi.
Sarıkamış Harekâtının 98. Yıldönümünde Allahuekber Dağlarında verdiğimiz 90 şehidin rahmet ve minnetle yâd edildiğini söyleyen Muhyettin Aksak, Sarıkamış harekâtının ve bu harekâtta verdiğimiz şehitlerin asla unutulmaması gerektiğine dikkat çekti.
AKSAK’IN MESAJI
Milletvekili Aksak, eşine belki de bir daha rastlanmayacak bir kahramanlık destanı olarak nitelediği Sarıkamış Harekâtını, vatan ve millet sevgisinin yaşanan olumsuzluklara rağmen, tüm dünyaya gösterildiği ve 90 bin gencin geri dönmeyi düşünmeden ölüme nasıl gittiklerinin destanı olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu, eşine bir daha rastlanmayacak kahramanlığın yaşandığı bir harekâttır. 98 yıl sonra tarihe iz bırakmış kahramanlarımızı bir kez daha rahmet ve minnetle yâd ediyoruz. Bizim tarihimizde zaferler kadar acılar da yer alır. Yemen, Çanakkale ve Sarıkamış, kardelen çiçekleri misali -35 derece mücadele veren Anadolu çocuklarının acı ve hüzünle yoğrulmuş kahramanlık hikâyeleridir.
Sarıkamış, kalbimizde bir burukluktur. Doruklarında yağan karın erimediği bu topraklar şehitlerimizin yurdudur. Üzerinden yaklaşık bir asır geçmiş olmasına rağmen Sarıkamış Şehitlerini anarken, yaşanan acılara bugün bile yüreğimiz dayanmıyor. Çünkü Anadolu’nun her köşesinden gelip burada yatan, bıyıkları henüz terlemiş gençlerin, çocuklarının kokusunu içlerine bir kez olsun çekememiş babaların ve muradına erememiş nişanlı delikanlıların sayısı 90 binlerle ifade edilmektedir.
Ya geride kalanlar; Anneler, babalar, başı duvaklı gelinler ve yetim yavrular. Tarifsiz acının birde onların yüreğinde bıraktığı iz var. Evet, yüreklerinde tarifi imkânsız acılar yaşadılar. Ama can parçası yavrularını cepheye gönderirken “Git yavrum. Yeter ki ezan susmasın. Bayrak inmesin. Vatan kurtulacaksa sen de git, şehit ol. Geri dönme” diyorlardı. Çünkü biliyorlardı ki; bu topraklar üzerinde ezanın susması, bayrağın inmesi ve vatanın düşmesi daha büyük acı demekti. Anneler; Onun için vatan savunmasına giden yavrularını Allah’a adanmış kurbanlıklar gibi gönderiyorlardı cephelere.
Sarıkamış Harekâtını ve burada şehit düşen ecdadımızı sadece anmak yetmez. Anlamak ve bu durumdan ders çıkarmak mecburiyetindeyiz. Sarıkamış denilince 2 bin 500 metre yükseklik, geçit vermez karlı dağlar, eksi 30-35 derece soğuk ve daha birçok olumsuzluk aklımıza geliyor. Bütün olumsuzluklara rağmen, orada vatan savunmasına giden ayağı çarıksız, sırtı paltosuz gençlerin vatan ve millet sevgisinin ete ve kemiğe bürünmüş hali var. Bu sevgi kelimelerle ifade edilebilecek bir sevgi değildir. Anne-baba, yar-yaran, henüz görmedikleri yavrularının hasreti yüreklerini yakarken, güney cephesinin yakıcı sıcağından, doğu cephesinin donduran soğuğuna meydan okutan bir memleket sevgisidir bu. Bugün konuşurken bile adeta kanımızı donduran olaylar, ecdadımızın bu topraklarda bizzat yaşadıkları olaylardır. Onun için Sarıkamış Harekâtını; sadece anmak ve konuşmak yetmez. Bu harekâttan dersler çıkartmalıyız ve kesinlikle bizden sonraki kuşaklara da anlatmalıyız, öğretmeliyiz.
Anadolu insanının bağrı hep yanıktır. Gözü yaşlı, yüreği yaslıdır. Ama başı diktir. Zulme ve zalime baş eğmemiştir. Aç kalmış, açıkta kalmış ama esarete gelmemiştir. 1910-1920 yılları arasında bu memleket tarihinde hiç yaşamadığı kadar acı yaşamıştır. Yemen, Çanakkale, Balkan Savaşları, Sarıkamış Harekâtı ve daha bir çok cephe. Her biri başlı başına birer kahramanlık destanı, yine her biri başlı başına büyük birer dram. Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un dizelerinde ifade ettiği gibi;
‘Yine vardır bir ölüm korkusu aslanda bile;
Yüzgöz olmuş bu çocuklar ölümün şahsiyle!
Cephenin her biri bir kıt’ada, etrafı deniz;
Kara desen daha dehşetli: Ne yol var, ne de iz.
Harekâtın görüyorsun ya, Hocam, en kolayı,
Yalınayak Kafkas’ı tutmak, baş açık Sina’yı!
Yapılır zannediyorsan, bakalım, sen de soyun…
Kıt’a kapmak, köşe kapmak değil artık bu oyun’
Yine bir başka şiirinde yaşanan acıların katlanılamayacak kadar büyük olduğuna dikkat çekiyor Merhum Mehmet Akif Ersoy:
‘Gitme ey yolcu beraber oturup ağlaşalım,
Elemim bir yüreğin payı değil, paylaşalım.
Karşımda vatan namına bir kabristan yatıyor!’
Şimdi Allahuekber Dağlarına, Erzurum’a, Çanakkale’ye Türkiye’nin neresine bakarsak bakalım, toprağın şehit kanlarıyla yoğrulduğunu görüyoruz. Bu topraklarda bizim canlarımız yatmaktadır. Dolayısıyla bu topraklar bizim canımızdır. Bayrağına rengini kanından, hilalini inancından ve yıldızını bağımsızlığa olan bağlılığından veren bir ecdadın torunları olarak, atalarımızın mirasına sahip çıkmak ve korumak bizim en öncelikli görevimizdir.
Onlar, memleketine göz diken düşmanın karşısına bedenleriyle set olan isimsiz kahramanlar ve onların her biri bugün gönüllerimizde birer abidedir. Dünyanın neresinde olursa olsun toprağın bağrında kefensiz yatan şehitlerimizi unutmayacağız, unutturmayacağız. Şehitlerimizin canlarıyla ve kanlarıyla yazdıkları destana sahip çıkacağız. Ve onların bizlere bıraktığı mukaddes emaneti asla yere düşürmeyeceğiz.
Sarıkamış Şehitlerimizi, tüm şehit ve gazilerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Mekânları cennet, ruhları şad olsun.”