Vuslat Derneği’nin düzenlemiş olduğu Rehnüma Aile Eğitim Seminerleri, bu hafta itibari ile başladı. Erzurum İl Müftülüğü Konferans Salonunda yoğun katılım ile düzenlenen seminerde ilk olarak aşrı şerif tilaveti okundu. Akabinde sahneye çıkan Vuslat Derneği Onursal Başkanı Muhammed Şevket Gökşan Hocaefendi, aile yapısı ile ilgili genel bir durum tespiti ve hal muhasebesinde bulundu. Bu meyanda Gökşan Hocaefendi, Peygamber Efendimiz’in Mekke'de tohumunu attığı İslam toplumunda oluşan birey ve aileler bin 300 küsur sene boyunca Tarih sahnesinde insanlığa örnek ve model teşkil ettiğini ifade etti.
İfrit ve şeytanların evleri istila edercesine hareket ettiklerini ve yozlaşmaya neden olduklarına dikkat çeken Gökşan, huzur evleri, anaokulları gibi pansuman tedbirlerin yeterli olmadığını, Türk Halkı’nın aile yapısında aslına dönmesi gerektiğini ifade etti. Gökşan, “Bir yönüyle biz toprak parçamızı kazandık ama muharebe ve oyunlar durmadı. Şeytan hiçbir zaman şeytanlığından vazgeçer mi? Elbette vazgeçmez. Şeytanın dönüştürdüğü ifritlerde yerinde durmadı. Çanaklarla bir şekilde evlerimize, yuvalarımıza girdiler, istila ettiler. Evlerimizden, yuvalarımızdan analarımızı çıkarttılar. Hal böyle olunca Allah’ın bize verdiği gül Meleklerimiz için anaokullarına ihtiyaç duyduk. Evlerimizde huzurumuz bitip tükenince huzur evleri kurmaya ihtiyaç duyduk. Gelin görün ki kurmasına kurduk ama bu pansuman tedbirler ortaya çıkan vahşeti ve dehşeti def etmeye yeterli olmadı. Maalesef buna çözüm olmadı” dedi.
Ayneyn tepesini terk edenler gibi evlerinizi terk etmeyin
Geçmişten örnekler vererek, gelecek nesillerin durumunu özetleyen Gökşan, şu ifadeleri kullandı; “Şöyle bir zamanı dondurun. Ufuklarımız ile bin 400 sene öncesine gidelim. Devir Uhud devridir, Uhud Savaşı olacaktır. Peygamber Efendimiz (S.A.S), Abdullah Bin Zübeyr’in (R.A) komutasındaki sahabeye tembih eder; “Ayneyn tepesini terk etmeyin, Ayneyn tepesini terk etmeyin. Görürseniz kuşlar gelmiş yukarıdan gagaları ile etlerimizi paramparça ediyorlar yine de Ayneyn tepesini terk etmeyin” diyordu. Ama takdir-i ilahi kazanılmış olan bir zaferin akabinde bir takım zafiyetlerle, bazı ciddiyetsizler sebebiyle orayı bıraktılar. Abdullah Bin Zübeyr’in feryadı figanına rağmen kale terk edildi kardeşler. Tıpkı canımız, kanımız pahasına terk etmemiz gereken, ailelerin ötelememesi, ihmal etmemesi, göz ardı etmemesi gereken yuvalarımızı çanaklarla istila ederken, evlerden çıkmamız gerekirken çıktığımız gibi bu zafiyet ortaya kondu. Ne oldu orada? Başta Hz. Hamza ve 70 sahabe Uhud’da lime lime doğrandı değil mi. O günkü bir zafiyet Hazreti Hamza’nın ciğerlerinin parçalanmasına neden oldu. Bugünkü zafiyet ne doğurdu kardeşler? Bizim anaokullarına, huzur evlerine bıraktığımız Aristoların, Sokrateslerin felsefesi ile zehirlenen nesiller yetişiyor. Evet, hayat devam ediyor. Tabi ki okuyacak, tabi ki eğitim görecek. Bunlar yapılacak ama şu mantık yanlış. Bugün yaşıyoruz, çocuğumuzu okula, kursa veriyoruz eti senin kemiği benim. Bu mu babalık? Asla. İşte yanlış ve zafiyetlerimiz bunlardan oluşuyor. Oraya terk ettiğimiz yavrularımız elimizden kaçtı gitti. Televizyon ve internetlerde maç hastalığı ile dizilerde bir takım hayali hayat şekilleri ile takdim ettiler. Oğullarımızı, kızlarımızı kandırdılar. Bir süre sonra çocuklarımız hedonist duygular ile yozlaştı ve şıpsevdi, hayatı tozpembe yaşayan nesiller türedi kardeşler”
Yavrularımızın zihinleri paramparça edildi
Günümüzde internet, film, maç ve diziler ile gençlerin özellikle zihinlerinde hezeyanlar meydana geldiğine vurgu yapan Gökşan, “Yavrularımız ellerimizden gidiyor. İnternetler, filimler, maçlar, diziler aracılığı ile nesillerimiz yok ediliyor. Uhud’da ki bilançoda Hz. Hamza’nın ciğerleri parçalanmıştı. Bugünkü bilançoda ise maalesef yavrularımızı zihinleri paramparça ediliyor kardeşler” diye konuştu.
Evlilikler kısa sürüyor
Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de evliliklerin ilk 6 ay sonrasına boşanmaya gittiğini aktaran Gökşan, yuva kurmanın imtihan olduğunu kaydetti. Gençlerin hayatı tozpembe görmelerinin sonucu olarak evliliklerin kısa sürdüğünü belirten Gökşan, “Sonuçta baktığımızda Türkiye gibi bir ülkede evliliklerin ilk 6 ayda boşanması yüzde 35’in üzerinde. Neden evlenilmelidir, evlilik nasıl olur, evliliğe nasıl bakılır, nasıl hazırlanır, yuva nasıl kuruluyor, nasıl kurulmalı, yuva nasıl devam ettirilmeli? Bu soruların hepsi boşta. Küçüklükten büyüyünceye kadar hayatı hep tozpembe gören gençlerimiz zannediyor ki sıkıntı yok. Hâlbuki yuva bir imtihandır. Sorarlar bazen evlilik kader midir? Kaderdir tabi ki. Ama nasıl bir kader. Mesela apartmandasınız asansöre bindiniz bodrum katında yılanlar, akrepler, çıyanlar var. Üst katında ise selamet, sağlık var. Butona bastınız aşağı indiniz mi ne olacağı bellidir. Kader dediğiniz olay budur. Tercihini sen yaparsın. Allah nimeti ile sana verdiyse şükredeceksin. İsabet etmezse imtihanındır sabredeceksin. Hayatı yemek gibi bilmek gerek. Bazen acı, bazen tatlı, bazen tuzlu olur. Hani hep zevk, rahat olacaktı. Maalesef hayatın gerçeği bu. Peygamber Efendimiz buyuruyor; “Her kim Allah için evlenirse, her kim evliliğin biri imtihan bilincinde olursa, her kim evliliğin lazımlarına riayet ederse, şüphesiz ki bu ahiret azığı olarak o kişiye kifayet eder” ifadelerini kullandı.