Uluslararası İstanbul Hukuk Kongresinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Musul operasyonu hakkında “Eğer mesele terör örgütüyle mücadeleyse, ta başından beri Başika kampında bu mücadeleyi veren biziz. Musul’daki kardeşlerimizi Başika Kampında DEAŞ terör örgütüyle onlar mücadele edebilsinler diye eğiten biziz. Aynı şeklide Peşmergeleri orada eğiten biziz. Eğer bunlar olmamış olsa, şu anda terör örgütü DEAŞ’a karşı orada bu mücadeleyi verebilecek doğru dürüst bir kadro bulamazsınız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası İstanbul Hukuk Kongresine katıldı. Çırağan Sarayı’nda, 40’a yakın ülkeden adalet bakanı, yargı kurumlarının başkanları, bilim adamları ve hukukçuların katılımıyla gerçekleşen kongrede Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
Sözlerine, kongrenin Türkiye ve tüm dünya için hayırlı olmasını dileyerek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk defa düzenlenen kongrenin, bu alanda küresel bir platforma dönüşerek, gelecek yıllarda da sürmesi temennisinde bulundu.
17-25 ARALIK YARGI-EMNİYET DARBE GİRİŞİMİ
Katılımcılara, 15 Temmuz ertesinde Türkiye’nin davetine icabet ederek darbecilere ve arkasındaki güçlere anlamlı mesaj verdikleri ve Türkiye demokrasisi ile sergiledikleri güçlü dayanışma için teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz’da yaşanan hadisenin, ordu içindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarının giriştiği silahlı bir darbe girişimi olduğunu 17-25 Aralık 2013’te ise, aynı örgütün yargı ve emniyet teşkilatları içindeki mensuplarının farklı bir darbe girişimine kalkıştığını söyledi.
Milletin desteğiyle bu yargı-emniyet darbe girişimine karşı güçlü bir şekilde karşı koyduklarını ve gereken operasyonları hızla gerçekleştirdiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bu şekilde sonuç alamayacağını gören FETÖ, son çare olarak silaha sarıldı. Devletin, ülkeyi korumaları için namuslarına emanet ettiği silahları gasp eden teröristler, 15 Temmuz gecesi, milletin üzerine kan ve ateş yağdırdılar. FETÖ’nün yargı ve emniyet çetesinin başaramadığını, ordu içindeki elemanları gerçekleştirmek istediler. Açıkçası biz böyle bir ihanete ihtimal vermiyorduk. Ama o gece şu da anlaşıldı ki, darbeciler de milletimizin karşılarına dikilip meydanı onlara bırakmayacağına hiç ihtimal vermemişler. Bomba yağdıran savaş uçakları, ateş kusan helikopterler, üzerlerinden geçip giden tanklar, rastgele kurşun sıkılan silahlar milletimizi korkutmaya, geriletmeye yetmedi. Bu aynı zamanda dünya içinde önemli bir örnekti.”
“YARGI, 15 TEMMUZDA EN HIZLI TEPKİ VEREN KURUM OLDU”
15 Temmuz gecesi darbecilerin hüsrana uğratılmasında en büyük katkı ve desteği, emniyet güçleri ile birlikte yargı teşkilatının verdiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “17-25 Aralık’ta kendisi bir darbe teşebbüsünün aracı olan yargı, bu defa darbe karşısında en hızlı ve en etkin tepki veren kurum olarak karşımıza çıktı. Çünkü bu süreçte yapılan düzenlemeler sayesinde, yargı FETÖ terör örgütünün güdümünden çıkıp milletin yargısı hâline dönüşmüştür. Bugün de, aynı terör örgütünün, ordudan yargıya kadar tüm kurumlarımızdaki mensuplarını, hukuk devletinden taviz vermeden, kararlı bir şekilde devletten uzaklaştırıyoruz” dedi.
“FETÖ İLE MÜCADELEDE ADIMLARIMIZI HUKUKA UYGUN OLARAK ATIYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ ile mücadelede atılan her adımın anayasaya ve yasalara uygun olduğunu vurgulayarak, “Batılı bazı dost görünenler ‘Ama bunlar hukuka uygun mu?’ diyorlar. Kusura bakmayın, siz ne kadar hukuktan anlıyorsanız, biz de en azın sizin kadar hukuktan anlıyoruz ve hukuka uygun olarak adımlarımızı atıyoruz. Bize hukuk dersi verenlerin, önce Doğu Almanya ile Batı Almanya’nın birleştiği döneme baksınlar. O dönemde bütün devlet kurumlarından ne kadar elemanın görevden alındığını görürlerse işin inceliğini de kavramış olurlar. Olağanüstü hâl ilanı konusunda Fransa’ya baksınlar. Fransa basit bir terör eylemi karşısında nasıl bir tavır aldı, nasıl bir yıl olağanüstü hâl ilan etti, 3+3+6 şeklinde. Biz basit bir terör eylemi ile karşı karşıya değiliz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yıkılması hareketi ile karşı karşıyayız. Bunun karşısında öyle basit tedbirlerle çözülebilir mi? Atılması gereken adım çok önemli bir adımdır ve bu ülke ülkemizin refahı, özgürlük mücadelesi, demokrasi mücadelesinin ta kendisidir. Biz bu adımı atarız” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de olağanüstü hâl ilanı başta olmak üzere, dünyadaki örneklere aykırı hiçbir uygulamanın söz konusu olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şöyle konuştu: “Ülkemizde yargı kurumları, adalet dağıtma görevini, bağımsızlık ve tarafsızlık içerisinde yerine getiriyor. Yargı mensuplarımızın hiçbir etki ve baskı altında kalmadan, herhangi bir görüş, ideoloji veya güç odağının emrine girmeden, bu sorumluluklarını yerine getirmeleri elbette çok önemlidir.”
“EMİRLERİ FETÖ ELEBAŞINDAN ALAN KİŞİLERİN, ADALETİ TESİS ETMESİ MÜMKÜN DEĞİL”
FETÖ’ye karşı yürütülen mücadelenin bu amaca yönelik olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Emirleri hukuktan değil bir örgütten alan, vicdanını bu örgütün elebaşının talimatlarına göre şekillendiren kişilerin, adaleti tesis etmesi mümkün değildir. Türkiye, bu örgüt mensuplarının yol açtığı yargı faciaları sebebiyle, çok sıkıntılı dönemler geçirdi. Bir dönem adalet müessesine yönelik güven duygusu erozyona uğradı. Milletimizin gönlünde adeta felç meydana getiren adalet anlayışını düzeltebilmek için, önce bu felaketlere sebep olanların hak ettikleri şekilde cezalandırılması şarttır. Kamuda, iş dünyasında ve diğer alanlarda devam eden operasyonları, Türkiye’de bir daha darbe teşebbüsüne cesaret edilemeyecek sertlikte ve kararlılıkta sürdürmek zorundayız” dedi.
Teröristlerden, darbecilerden, işgalcilerden Türk Milleti adına hesap sormakla mükellef olan hâkim ve savcıların, en az 15 Temmuz gecesinde silahların karşısına dikilen halk kadar cesur olmasını beklediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şayet adalet teşkilatımız ve onların mensupları bu konuda milletimize yeterli itimadı sağlayamazlarsa, geleceğimize güvenle bakamayız. Ben bu konuda hâkimlerimize, savcılarımıza, adalet teşkilatımıza ve tüm kurumlarımıza güveniyorum, inanıyorum” diye konuştu
“TÜRKİYE, DÜNYADA TERÖR ÖRGÜTLERİNİN SALDIRILARINA EN ÇOK MARUZ KALAN ÜLKELERDEN BİRİ”
Konuşmasında, terörizmin çok boyutlu, farklı yöntemler kullanan, değişik kılıklara bürünebilen, bazı ülkeler tarafından da diplomatik baskı aracı olarak kullanılan bir enstrüman hâline geldiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, dünyada terör örgütlerinin saldırılarına en çok maruz kalan, en çok kayıp veren bir ülke olarak terörizm karşısındaki hassasiyetinin herkesten fazla olduğunu söyledi.
Türkiye’nin Suriye’ye 911 kilometre sınırı olan bir komşu ülke olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fakat Suriye’yle yakından-uzaktan alakası olmayanlar Suriye’ye girmesi hak, bize gelince, ‘Sizi katil Esad çağırmadı ki, nasıl oraya gidersiniz’ diyorlar. Kusura bakmayın, gideriz. Çünkü eğer biz terör tehdidi altındaysak, eğer bize o ülke havan toplarıyla, roketlerle tehdit ediyorsa gideriz” şeklinde konuştu.
“MÜNBİÇ’TE ULUSLARARASI HUKUK AYAKLAR ALTINA ALINIYOR”
Başta ABD olmak üzere Koalisyon güçlerinin, “Münbiç’e kesinlikle PYD, YPG girmeyecek” dediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan şu açıklamaları yaptı: “PYD bir terör örgütüdür, YPG bir terör örgütüdür, Türkiye’deki PKK’nın uzantısı bir terör örgütüdür. Buraya girmeyecekse, verdiğiniz sözde durun. Buranın (Münbiç) yüzde 95’i Arap’tır. Sözlerinde durmadılar, buraya PYD’yle YPG’yi soktular. Biz de tabii onlar sözünde durmayınca gereğini yaptık ve yapıyoruz. Ve kendilerine diyoruz, bakın bu sabah bile kendilerine bu iletildi, ‘bakın hâlâ sözünüzde durmadınız, orayı eğer PYD’den, YPG’den temizlemezseniz sizinle ortak hareket edemeyiz.’ Yani biz NATO’da koalisyon güçleriyle veya başta Amerika olmak üzere stratejik iki ortağız; sen bizimle hareket etmeyeceksin. Kiminle hareket edeceksin? Terör örgütüyle hareket edeceksin. Bunun akılla, mantıkla izahı var mı? Bunun hukukta yeri var mı, böyle bir şey olabilir mi? Hukuk çiğneniyor, uluslararası hukuk ayaklar altına alınıyor. Bundan dolayı da adaletin olmadığı yerde zulüm olur ve zulüm oluyor. Bunu halletmemiz gerekir.”
MUSUL OPERASYONU
Konuşmasında Musul’da DEAŞ terör örgütüne yönelik başlatılan mücadeleye de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bakın şimdi Musul başladı, şu anda Musul’da operasyonlar devam ediyor. Ne diyorlar? ‘Türkiye Musul’a girmesin.’ Nasıl girmeyeyim? 350 kilometre sınırım var benim ve bu sınırdan ben tehdit altındayım. 911 kilometre Suriye, 350 kilometre Irak… Hiç ilgi, alakası olmayanlar gelip giriyor. Neymiş? Bağdat onlara gel demiş. Gel demedikleri zaman Irak’a gelenlere niye hayır demediniz? 14 sene önce, 15 sene önce Saddam gel mi dedi bunlara? Ama girdiler, orada kan gövdeyi nasıl götürdü, milyonu aşkın insan öldü” sözlerine yer verdi.
Türkiye’nin Musul konusunda atacağı adımların önemli olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, konu ile ilgili olarak Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın ABD’ye muhatabıyla görüşmeye gittiğini hatırlattı ve Musul ile ilgili açıklamalarına şöyle devam etti: “Kendilerine aynısını söyledik, Türkiye’nin olmadığı bir operasyondan, kusura bakmayın, doğabilecek neticelerden biz sorumlu değiliz. Biz operasyonunda da olacağız, biz masada da olacağız, bunun dışında kalmamız mümkün değil. Çünkü burada bizim için bir tarih yatıyor. Beyefendiler arzu ederlerse Misakı Millîyi okurlar, ha bizim buradaki tarihî geçmişimizin de ne olduğunu daha da iyi anlarlar. Ve şu anda bizim Musul’da kardeşlerimiz var, Araplar, Türkmenler, Kürtler, orada bizim kardeşlerimiz var, aynı şekilde kuzeye doğru gittikçe, zaten sınıra yaklaştıkça orada akrabalar var. Bizim burada kesinlikle duyarsız olmamız mümkün değil. ‘Başika’dan çıkın’; kimse bizden Başika’dan çıkmamızı beklemesin, biz Başika’dayız ve oradaki DEAŞ terör örgütüne karşı her türlü operasyonları bugüne kadar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. DEAŞ’la orada en onurlu mücadeleyi veren biziz. Eğer mesele terör örgütüyle mücadeleyse, ta başından beri Başika kampında bu mücadeleyi veren biziz. Musul’daki kardeşlerimizi Başika Kampında DEAŞ terör örgütüyle onlar mücadele edebilsinler diye eğiten biziz, aynı şeklide Peşmergeleri orada eğiten biziz. Eğer bunlar olmamış olsa, şu anda terör örgütü DEAŞ’a karşı bu mücadeleyi verebilecek orada doğru dürüst bir kadro bulamasınız.”
“TERÖR ÖRGÜTLERİ, KENDİNİ KULLANANI DA VURUR”
Terör örgütlerini kendi stratejik amaçları için elverişli bir araç görerek destekleyen, teröristlere siyasi ve askerî destek veren ülkeleri samimiyetle ikaz etmeyi de sürdüreceklerini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buradan bir kez daha tekrarlıyorum; terör örgütler bumerang gibidir, eninde sonunda gelir kendini kullananı da vurur. Uluslararası alanda terörizme karşı kararlı ve ilkeli bir iş birliği yapılmadan bu sorunun çözümü mümkün değildir.” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin terör örgütlerinin saldırıları ile canının yanmadığı, kanın akmadığı bir günün neredeyse olmadığına dikkat çekerek, Türkiye’nin bu örgütleri bertaraf edebilecek güce, imkân ve kararlılığa sahip olduğunu ifade etti ve ekledi: “Bunlar içinde en uzun ve en kanlı eylem geçmişi olan PKK’yı sahip olduğu ortalama terörist sayısıyla mukayese ettiğimizde 35 yılda 7-8 defa tamamen sıfırladık yok ettik, ama PKK hâlâ eylemlerine devam ediyor. Çünkü Türkiye’nin etkisiz hâle getirdiği her teröristin yerine, bu örgütün Irak’taki, Suriye’deki kamplarından yenileri ikame ediliyor.”
“PEK ÇOK ÜLKE PKK TERÖR ÖRGÜTÜNE GİZLİ DESTEK VERİYOR”
Pek çok ülkenin PKK terör örgütüne gizli destek verdiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terör örgütü kabul edildiği hâlde legal bir kuruluş gibi Avrupa başkentlerinde çadır açabiliyor, birçok ülkesinde milyonlarca avroyu rahatça toplayabiliyor. Siz değerli dostlar da bunu biliyorsunuz. İşte Avrupa Konseyi’nin, Avrupa Birliği’nin merkezi olan Strazburg’da, Brüksel’de merkezler var ve bu merkezlerde bunlar rahatlıkla terörist başının resimleriyle oralarda yardımlar toplayabiliyorlar. Hani Avrupa Birliği bunları terör örgütü ilan etmişti? Terör örgütüyse, bu terör örgütüne siz nasıl böyle bir imkân verirsiniz? Bunlara yardım toplamanın yollarını nasıl açarsınız? Ama açıyorlar.” eleştirilerine yer verdi.
DEAŞ’a katılmak üzere gelen 3800 yabancı teröristi sınır dışı eden Türkiye’nin, yine bu mücadelede 52 bin 500 kişiye de ülkeye giriş yasağı koyduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, teröristlerin geldikleri ülkelerin, bu teröristlerin çıkışlarını engellemek için parmaklarını dahi kıpırdatmadığını söyledi.
“DEAŞ, BİR TRUVA ATI”
DEAŞ bahane edilerek Suriye ve Irak 63 ülkenin katıldığı operasyonlarla maalesef büyük bir yıkıma maruz kalıyor. Suriye’de hayatını kaybeden masumların sayısı 6 yılda 600 bini aştı. Biz Cerablus Operasyonunu başlattıktan sonra görüldü ki bu örgütle mücadele etmek için Suriye’nin yakılıp yıkılması gerekmiyormuş” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabii biz DEAŞ’ın bir araçtan, bir Truva atından ibaret olduğunu, istenirse kısa sürede etkisiz hâle getirilebileceğini gayet iyi biliyoruz. Diğer taraftan, eğer bu ülkeler dostça el ele vermezsek, kendi imkânlarımızla, çok basit imkânlarımızla, çok basit önlemlerle, inanıyorum ki öyle çapı da büyük olmayan bir sınır ötesi operasyonla işte Cerablus, işte Rai, bunu ortaya koyduk, demek ki olabiliyor.” diye ekledi.
“MUSUL’DA SÜNNİ-Şİİ ÇATIŞMASINA EVET DİYEMEYİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemizin ısrarla Musul operasyonunun dışında tutulmaya çalışılması, orada da DEAŞ bahanesiyle kurulmaya çalışılan mezhep çatışması kapanını bozacağımız bilindiği içindir. Biz oraya onun için sokulmak istemiyoruz. Ama kendilerine aynı şeyi söyledik; ‘biz bir Sünni-Şii çatışmasına evet diyemeyiz.’ Bize verdikleri cevap ne biliyor musunuz? Diyorlar ki; ‘biz Şii-Sünni çatışmasına müsaade etmeyeceğiz.’ Tamam da, Irak ordusu kimlerden oluşuyor? Irak ordusu kahir ekseriyetiyle Şia’dan oluşuyor. Bunlar Musul’a geldikleri zaman kimlerle vuruşacaklar? Sünnilerle vuruşacaklar. Oraya kimi sokacaklar? Haşdi Şabi’yi sokacaklar. Karşılarında kim var? Haşdi Vatani var. Haşdi Vatani kim? Onlar Musul’un yerli insanları. Haşdi Şabi nereden geliyor? Onlar dışarıdan geliyor. Kusura bakmasınlar, biz yeni mezhep çatışmalarına evet diyemeyiz. İşte PKK’nın Suriye kolu olan PYD, YPG terör örgütü DEAŞ bahanesiyle destekleniyor, silahlandırılıyor, şımartılıyor. Bunu defaatle kendilerine söyledik, ikazımızı yaptık ve PYD’ye verilen silahların bir kısmı da nereye gidiyor? DEAŞ’a. Çok önemli bir kısmı PKK’ya giderek bize karşı kullanılıyor. Biz bu silahları yakalıyoruz. Yakaladığımız zaman bu silahların hangi ülkelere ait olduğunu da görüyoruz. Bu konuda yaptığımız itirazlar kelimenin tam anlamıyla yalan söylenerek dikkate alınmıyor. DHKP-C ve benzeri örgütler Avrupa ülkelerinde rahatlıkla faaliyet gösterebiliyorlar. Bu örgütün eli kanlı katilleri yıllarca Avrupa’da serbestçe yaşayabiliyorlar. Şimdi soruyorum sizlere; bu anlayışla terörizmle mücadele etmek mümkün mü?”
FETÖ ELEBAŞININ ABD’DEN İADE TALEBİ
15 Temmuz derbe girişiminde bulunun FETÖ’nün elebaşının suçluların iadesi anlaşmasına uygun olarak ABD’den istendiğini; ancak ABD’nin kendi yargı sistemini öne sürerek bu talebi yerine getirmediğine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terörizmi, terör örgütlerini, terör örgütü elebaşılarını koruyan-kollayan bir hukuk sistemi olabilir mi? Bir teröriste Green Card verilir mi? Green Card’la beyler gibi Amerika’da yaşıyor. 400 dönüm çiftlikte hayatını yaşıyor ve oradan da bu işe komuta ediyor. Siz kimi kandırıyorsunuz? El Kaide Amerika’da terör eylemi yaptığında da aynı hukuk, aynı yargı yok muydu? Amerika ülke içinde ve dışında onca operasyonu neye dayanarak yaptı? Pakistan, Afganistan, o bölgede Usame bin Ladin’i vurdukları zaman hangi hukuk sistemine dayalı olarak vurdu? Demek canı yandığı zaman gidip orada bile vurabiliyor. Eğer siz hukuku bu şekilde çifte standartla işletirseniz, yarın kendi başınız derde girdiğinde kimseye söyleyeceğiniz sözünüz kalmaz” dedi.
“AVRUPA BİRLİĞİ, MÜLTECİLER KONUSUNDA SÖZLERİNİ YERİNE GETİRMEDİ”
Tüm ülkeleri terörizm karşısında ilkeli ve tutarlı bir tavır takınmaya davet eden ve “Terörizme araçsal yaklaşan her ülke kendi eliyle, kendi mezarını kazdığını bilmelidir” uyarısında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, benzer bir tutarsızlığın mülteciler konusunda da görüldüğünü, mülteciler için bu yıl 3 milyar, gelecek yıl 3 milyar avroluk destek sözünü veren Avrupa Birliği’nin bu sözlerini yerine getirmediğini kaydetti.
2002 Kasım ayında ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiklerinde belirledikleri dört öncelik alanından birinin adalet olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kanunların yenilenmesinden fiziki altyapının güçlendirilmesine, ulusal yargı UYAP’tan AYM’ye bireysel başvuru hakkına, yargı alanında yapılan köklü değişim ve ilerlemeden örnekler verdi.
Kongrede tüm bu konuların enine boyuna tartışılacağına, ülke tecrübeleri ışığında tüm dünyanın istifadesine sunulacak neticelere ulaşılacağına inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini kongrenin hayırlı olmasını ve başarılarla dolu geçmesi temennisinde bulunarak tamamladı.